Je was op zoek naar: zítra (Tjechisch - Turks)

zítra
yarın

zítra@ option next week
& yarın@ option next week

Žádné úkoly nejsou zítra na blízku
yapılması gereken gün gelecek ay içerisinde olan yapılacak ögelerini göster

však zítra se dozvědí, kdo lhář byl opovážlivý!
(salih'e dedik ki): yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.

a neříkejž o ničem: „jáť učiním tak zítra,“
herhangi bir şey için, allah'ın dilemesi dışında: "ben yarın onu yapacağım" deme. unuttuğun zaman rabbini an ve şöyle de: "umulur ki, rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."

a neříkej o ničem: "já zítra učiním to a to,"
herhangi bir şey için, allah'ın dilemesi dışında: "ben yarın onu yapacağım" deme. unuttuğun zaman rabbini an ve şöyle de: "umulur ki, rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir."

a vysvobozením rozdíl učiním mezi lidem svým a lidem tvým. zítra bude znamení toto.
kendi halkımla senin halkın arasına fark koyacağım. yarın bu belirti gerçekleşecek.› ››

a uložil hospodin čas jistý, řka: zítra učiní hospodin věc takovou na zemi.
rab zamanı da belirleyerek, ‹‹yarın ülkede bunu yapacağım›› dedi.

Řekl pak byl jozue lidu: posvěťtež se, zítra zajisté učiní hospodin divné věci mezi vámi.
yeşu halka, ‹‹kendinizi kutsayın›› dedi, ‹‹Çünkü rab yarın aranızda mucizeler yaratacak.››

pošli jej zítra s námi, ať povyrazí se a pohraje si a my budeme na něj dobrý pozor dávat!"
"onu bizimle birlikte yolla ki koşup oynasın. kuşkusuz biz onu koruyacağız."

ale však musím dnes a zítra i pozejtří choditi; neboť jest nelze proroku zahynouti jinde kromě jeruzaléma.
yine de bugün, yarın ve öbür gün yoluma devam etmeliyim. Çünkü bir peygamberin yeruşalimin dışında ölmesi düşünülemez!

zítra vytáhněte proti nim, aj, oni potáhnou po stráni ziz, a naleznete je při konci údolí naproti poušti jeruel.
yarın onlarla savaşmaya çıkın. onları vadinin sonunda, yeruel kırlarında, sits yokuşunu çıkarlarken bulacaksınız.

pošli jej zítra ráno s námi, ať popase si stáda a pohraje si: my bedlivě budeme jej střežiti.“
"onu bizimle birlikte yolla ki koşup oynasın. kuşkusuz biz onu koruyacağız."

nadto vydá hospodin i izraele s tebou v ruku filistinských, a zítra budeš ty i synové tvoji se mnou. i vojska izraelská vydá hospodin v ruku filistinských.
rab seni de, İsrail halkını da filistlilerin eline teslim edecek. yarın sen ve oğulların bana katılacaksınız. rab İsrail ordusunu da filistlilerin eline teslim edecek.››

a poněvadž trávu, kteráž dnes na poli jest, a zítra do peci uvržena bývá, bůh tak odívá, čím více vás, ó malé víry?
ey kıt imanlılar, bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren tanrının sizi de giydireceği çok daha kesindir.

on déšť hojný sesílá a ví, co skryto je v lůnech, zatímco duše žádná nezná, co si zítra vyslouží, a žádná neví, ve které zemře zemi.
hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. hiç kimse nerede öleceğini de bilemez.

a protož poslala jezábel posla k eliášovi, řkuci: toto ať mi učiní bohové a toto přidadí, jestliže v tuto hodinu zítra neučiním tobě, jako ty kterému z nich.
İzebel, İlyasa, ‹‹yarın bu saate kadar senin peygamberlere yaptığını ben de sana yapmazsam, ilahlar bana aynısını, hatta daha kötüsünü yapsın›› diye haber gönderdi.

jestližeť jsem obyčejem jiných lidí bojoval s šelmami v efezu, co mi to prospěje, nevstanou-liť mrtví? tedy jezme a pijme, nebo zítra zemřeme.
eğer insansal nedenlerle efeste canavarlarla dövüştümse, bunun bana yararı ne? eğer ölüler dirilmeyecekse, ‹‹yiyelim içelim, nasıl olsa yarın öleceğiz.››

odpověděla ester: jestliže se králi za dobré vidí, nechť jest dopuštěno ještě zítra Židům, kteříž jsou v susan, učiniti podlé výpovědi dnešní, a deset synů amanových zvěšeti na šibenici.
ester, ‹‹eğer kral uygun görüyorsa, sustaki yahudiler bugünkü fermanını yarın da uygulasınlar›› dedi, ‹‹hamanın on oğlunun cesetleri de darağacına asılsın.››

on sesílá s nebe (hojný) déšť a ví, co skryto jest v lůnech: však žádná duše neví, čeho získá si zítra a žádná neví, ve které zemře zemi.
hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. hiç kimse nerede öleceğini de bilemez.