Je was op zoek naar: çıkaramayacak (Turks - Engels)

elde ettiği kazancın tadını çıkaramayacak.
that which he laboured for shall he restore, and shall not swallow it down: according to his substance shall the restitution be, and he shall not rejoice therein.

jelaciç, "uluslararası bakiye mekanizması, mahkemeye saygısızlık davaları dışında, lahey mahkemesi gibi yeni iddianameler çıkaramayacak." dedi.
"the international residual mechanism will not, like the hague tribunal, be able to raise new indictments, except in the contempt of court cases," jelacic said.

ve onları boşaltmaya devam edeceğiz, çünkü siz, santim santim ve kilo kilo, ve dolar dolar hiçbiriniz 'boston karıştırıcısı'nın yaptığı gibi o boşluktan o geliri çıkaramayacak.
we're going to keep hollowing them out, because you, inch for inch and pound for pound and dollar for dollar, none of you could squeeze revenue out of that space like the boston shuffler could.

açılış konuşmasını yapan sırbistan cumhurbaşkanı boris tadiç, vatanseverliğin yapılan zulümlerin örtbas edilmesini haklı çıkaramayacağını söyledi.
in his opening address, serbian president boris tadic said patriotism cannot justify covering up atrocities.