Je was op zoek naar: buyrun beyfendi (Turks - Engels)

buyrun.
please help yourself.

buyrun!
come in!

hadi buyrun
let's bismillah

buyrun alın.
help yourself.

buyrun hesabınız.
here is your bill.

buyrun, izleyin.
so, take a look.

bu kurabiyelere buyrun.
help yourself to these cookies.

keke buyrun, lütfen.
help yourself to the cake, please.

her ne istiyorsanız buyrun.
please help yourself to whatever you like.

buyrun! en kötü olanı.
go for it! the worst.

buyrun size bir örnek vereyim.
here, i'll give you an example.

buyrun oturun. burada güvendesiniz.
have a seat. you're safe here.

"bana tuzu uzat, lütfen." "buyrun."
"pass me the salt, please." "here you are."

"Şekeri uzatır mısınız?" "buyrun."
"will you pass me the sugar?" "here you are."

seyircilerin arasında gelmek isteyen var mı? buyrun gelin.
anybody else out there? come on in.

eğer her ikimiz de olur verirsek, buyrun kromozomsal linkedin'e hoşgeldiniz!
and if we both say yes, voila! welcome to chromosomally linkedin.

hayır, hayır sadece şakaydı. İşte buyrun. Çok teşekkür ederim bunu yaptığınız için.
no, no just kidding. there he is. thank you very much for doing that.

yani, bütün bu düzen benim size bir konuşma daha yapmam için ayarlanmış bir oyun. İşte buyrun.
so, this whole event has been an elaborate build-up to me doing another one for you, so here it is.

saul arkasına dönüp beni görünce seslendi. ben de, ‹buyrun, buradayım› dedim.
and when he looked behind him, he saw me, and called unto me. and i answered, here am i.

Öyleyse ilk mesajımı buyrun, bu sarsıntılı zamanlardan geçme durumundaysanız az cok sarsıntıyla bunu yapmaktaki başarımız büyük miktarda duyarlı bir idare getirmekle olacaktır kürsel alanda.
so there's my first message, that if you are to pass through these turbulent times more or less turbulently, then our success in doing that will in large measure depend on our capacity to bring sensible governance to the global space.