Je was op zoek naar: cezalandırmak istiyorsun (Turks - Engels)

lincoln güneyi cezalandırmak istemedi.
lincoln did not want to punish the south.

biz de onları cezalandırmak için kararlıyız.
but indeed, we are devising [a plan].

allah, her canı kazandığiyle cezalandırmak için (böyle yapar).
allah will recompense each soul according to its earnings.

justınianos ravenna ve cherson'da bulunan tebalarını cezalandırmak istemekteydi.
justinian was more interested in punishing his subjects at ravenna and cherson.

yüz çevirirlerse, demek ki allah bazı günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor.
but if they turn away, know that god intends to strike them with some of their sins.

melekler şöyle dediler: "biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik.
"we have been sent," they said, "to (punish) a sinful people,

=== tipik cezalandırma yöntemleri ===osmanlıların kızılbaşları cezalandırmak için çeşitli yöntemleri vardı.
=== typical punishment methods ===the ottomans also had different methods of punishment against qizilbāshes.

yüz çevirirlerse, demek ki allah bazı günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. gerçekten insanların çoğu yoldan çıkmıştır.
and truly, most of men are fasiqun (rebellious and disobedient to allah).

adını abd'li ekonomist james tobin'den alan verginin amacıysa kısa vadeli döviz spekülasyonlarını cezalandırmak.
named after us economist james tobin, the tax's intent is to penalise short-term speculation in currencies.

bir zaman sana: "rabbin insanları kuşatmıştır, (suçluları cezalandırmak üzeredir)" demiştik.
(muhammad), we told you that your lord has encompassed all mankind.

allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından sakın seni şaşırtmasınlar. yüz çevirirlerse, demek ki allah bazı günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor.
and if they turn away - then know that allah only intends to afflict them with some of their [own] sins.

birleşmiş milletler'de dünyanın yarısı dine karşı olan öfkeye cezalandırmak istiyor -- bunu dine hakaret olarak adlandırıyorlar-- bu arada dünyanın geri kalanı da konuşma özgürlüğünü savunmak için savaşıyor.
in the united nations, half of the world is pushing to penalize the offense to religion -- they call it the defamation of religion -- while the other half of the world is fighting back in defense of freedom of speech.

biz de (onları cezalandırmağa ve hakkı yerleştirmeğe) kararlıyız.
but indeed, we are devising [a plan].