Je was op zoek naar: o sesi duymaması imkansız (Turks - Engels)

o sesi duydun mu?
did you hear that sound?

o sesi daha önce duydum.
i've heard that sound before.

o sesi daha önce hiç duymadım.
i've never heard that sound before.

onun sesi çok sinirlendi
the commerzbank instrument we can take delivery on euroclear or mt 760 for ppp

aşık oldum o sese.
i fell in love with that.

onun sesi öfkeden titriyordu.
her voice trembled with rage.

o, ses tarafından sinirlendirildi.
he was irritated by the sound.

onun sesi yumuşak ve güzeldi.
her voice was soft and beautiful.

kulakları sağır eden o ses geldiğinde,
and when the blast shall sound,

o sesi arap dünyasındaki her bir odada duyurduk ve İngilizce kanalımız sayesinde uluslararası ve küresel boyuta çektik.
we put it in every sitting room in the arab world -- and internationally, globally, through our english channel.

onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
when the day of judgment comes, it will only take a single blast of sound to strike them while they are quarrelling with one another.

belli bir ögeye atanan bir ses yardımıyla, görme kısıtlılığı olan kullanıcılar, uzaktan o sesi duyabilecek ve ihtiyaç durumunda o sese doğru giderek oraya ulaşabilecektir.
with the help of a sound assigned to a specific item, users with visual impairment shall be able to hear that sound from a distance and move towards the sound and reach there when necessary.

burada ifade etmek isterim ki İranlı kadın kendine yeni bir ses bulmuştur ve o ses bana kendi sesimi vermiştir.
i stand here to say that iranian women have found a new voice, and their voice is giving me my voice.

sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
all they can expect is a single blast, which will seize them while they feud.

eğer bir bilgisayar başarıyla şaka yapabilir ve zamanlamayla sunumu henny youngman kadar iyi becerebilirse, işte istediğim ses o ses demektir.
if a computer voice can successfully tell a joke and do the timing and delivery as well as henny youngman, then that's the voice i want.

fakat o ses bana seslenmeyi sürdürüyordu: "haydi, benimle kal."
but this voice kept calling me: "come on, stay with me."

keenan jones'a önceki grup projesinden bir bant kaydı dinlettiğinde jones onun sesi karşısında çok etkilenmişti, nihayetinde kendi gruplarını şekillendirmek için konuştular.
after keenan played a tape recording for jones of his previous band project, jones was so impressed by his voice that he eventually talked his friend into forming their own band.

bağıran bir adam, "kapayın çenenizi!" deli gibi homurdanan, yerleri tırmalayan köpekler, ve o --- onun sesi boğuk, haşin, boş, nerdeyse tek bir ton, anlaşılmayan bir nota, bir ciyaklama, metal üstündeki kemik, erimiş metal gibi, köpekleri çağıran, "gelin canlarım, gelin biriciklerim.
a man shouting, "shut up!" the dogs frantically snarling, claws scrabbling, then her -- her voice hoarse, harsh, hollow, almost only a tone, incoherent, a note, a squawk, bone on metal, metal gone molten, calling them back, "come back darlings, come back dear ones.