Je was op zoek naar: perişanlık (Turks - Engels)

yıkım, perişanlık kâsesidir.
thou shalt be filled with drunkenness and sorrow, with the cup of astonishment and desolation, with the cup of thy sister samaria.

yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o,
and to feed in the day of hunger.

bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır.
and for them shame in this world and a great punishment in the next.

allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur.
and when allah decides to make a people suffer punishment, no one can avert it.

bilakis onlar, kendi önlerine kadar gelen gerçeği yalan saydılar.artık onlar kararsızlık ve perişanlık içindedirler.
aye! they belie the truth when it cometh unto them; wherefore they are in an affair confused.

İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey yapmazlar. bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır.
(as for) these, it was not proper for them that they should have entered them except in fear; they shall meet with disgrace in this world, and they shall have great chastisement in the hereafter.

darfur, haber bültenlerinden düşmüş olabilir ama hala devam eden katliam ve sürgünler, insanları, haddi hududu olmayan bir sefaletin, perişanlığın içine sürüklemiş bulunuyor.
darfur may have slipped from the news headlines, but the killing and displacement there continues as well, and the sheer human misery that it creates is very hard to fathom.