Je was op zoek naar: sınırladığını (Turks - Engels)

parvanov, tasarının vatandaşın oy kullanma hakkını sınırladığını ve ademi merkeziyet ilkesinin safdışı bıraktığını öne sürdü.
parvanov says the bill limits the citizen's right to vote and sidesteps the principle of decentralisation of power.

koukiadis, "pazarda güvensizlik olduğunu ve bunun da alıcıların ilgisini sınırladığını" bildiklerini, ancak bunun yakında değişeceğini düşündüğünü söyledi.
"we know there's insecurity in the market," and that has limited interest by buyers, he said, but he thinks that will change soon.

eizirik ve arkadaşlarının 2001 yılında yaptıkları genetik bir çalışma, belirgin bir coğrafi alttür dağılımının olmadığını göstermiş, ancak amazon nehri gibi büyük coğrafi engellerin farklı popülasyonlar arasındaki gen alışverişini sınırladığını da ortaya koymuştur.
a genetic study by eizirik and coworkers in 2001 confirmed the absence of a clear geographical subspecies structure, although they found that major geographical barriers, such as the amazon river, limited the exchange of genes between the different populations.

ancak norveç doğa araştırmaları enstitüsü'nden john linnell, böyle bir başarıyı tekrarlamanın zor olabileceğini, zira "kaçak avlanmanın vaşakların tekrar üremesini sınırladığını" söylüyor.
however, john linnell -- of the norwegian institute for nature research -- says such success might be tough to replicate because "poaching ... is limiting [lynx's] ability to recover".

ancak marmara Üniversitesi İletişim bölümü Öğretim Üyesi selma ulus, 80'lerden itibaren dünyada ve türkiye'de yaşanan süreçte otosansürün gazetecileri sınırladığını ileri sürerek, otosansürün türkiye'de yeni bir şey olup olmadığını sorguluyor.
however, marmara university communications department professor selma ulus questions whether self-censorship is anything new in turkey, arguing that since the 1980s, self-censorship has limited journalists in turkey and the world.