Je was op zoek naar: tutamayacağını (Turks - Engels)

tom bana elimi tutup tutamayacağını sordu.
tom asked me if he could hold my hand.

tom mary'ye elini tutup tutamayacağını sordu.
tom asked mary if he could hold her hand.

benim karşımda ağlamak istemiyordu. ama kendini şehre kadar tutamayacağını da biliyordu, ve kadınların karşısında hislerini açık etmektense benim karşımda ağlamayı tercih ediyordu.
he didn't want cry in front of me, but he knew he wasn't going to make it back to the city, and it was better me than to allow himself to express these feelings and emotions in front of the women.

ancak analistler, zevahiri'nin gevşek tabanlı küresel el kaide ağını iç sürtüşmeler ve yemen ve kuzey afrika'da ünleri giderek artan diğer örgütler karşısında bir arada tutup tutamayacağını sorguluyorlar.
analysts question, however, whether zawahiri will be able to hold together the loosely based global al-qaeda network in the face of internal rifts and competition from increasingly prominent franchises in yemen and north africa.

david'in isimlerini aklında tutamayacağı kadar kız arkadaşı var.
david has so many girlfriends that he can't remember all of their names.