Je was op zoek naar: uzatmak (Turks - Engels)

uzatmak
spin out

bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
growing this thick mustache has taken me quite a while.

bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
better to extend an olive branch than launch a missile.

eğer size durumu tarif edebildiysem, daha fazla uzatmak istemiyorum.
so if i gave you that picture, i don't want to go too long on that.

sadece iki nokta arasında bir doğru çizmek için veya mevcut bir çizgiyi uzatmak için kullanılabilir.
it can only be used to draw a line segment between two points or to extend an existing line.

favori olmasına rağmen akp, görev süresini daha da uzatmak amacıyla muazzam bir seçim kampanyası başlattı.
despite being favoured, the akp has launched a rigorous campaign with the goal of boosting its mandate.

paralel müzakerelerin amacı, kosova'da yaşayan sırp toplumuna daha etkili bir yardım eli uzatmak olacak.
the goal of the parallel talks would be to better extend a hand towards the serb community in kosovo.

ağaçları ve örgüleri(mesh) iki ağ düzeyinde iletişimi uzatmak için zigbee yönlendirici kullanımına izin verir.
both trees and meshes allow the use of zigbee routers to extend communication at the network level.

san francisco koy bölgesi'nde prius yoğunluğunun yanında, araba ile seyahat menzilini uzatmak için çok iyi bir yöntemleri var.
in the san francisco bay area not only do you have the highest concentration of priuses, but you also have the perfect range extender.

kuzmanoviç'e göre, hükümlüler sık sık yeni suçlar işliyor, hatta hapis cezalarını uzatmak için hapishane personeliyle çatışmalar çıkarıyor.
convicts often commit new crimes, even provoke conflicts with prison staff, to extend their sentences, according to kuzmanovic.

"biz ona iman ettik" derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede?
and say: 'we believe in it' but how can they reach from a place that is distant,

yükselen piyasalardaki politika yapıcılar, bağımlılık oranlarının düşük seviyelerde kaldığı ve büyüyen işgücünün ekonomik büyümeyi hızlandırdığı “demografik fırsat penceresini” uzatmak için doğurganlık oranlarındaki düşüşü durdurmak istemektedirler.
policy makers in emerging markets want to halt the decline in fertility to lengthen the “demographic window of opportunity,” during which dependency ratios remain low and a growing labor force boosts economic growth.

bulgaristan, romanya ve sırbistan-karadağ'ı ab'ye bağlayan otoyol macaristan'dan geçiyor ve alternatif bir rota yolu oldukça uzatmak anlamına geliyor.
the main road connecting bulgaria, romania and serbia-montenegro to the eu runs through hungary; an alternative route would amount to a lengthy detour.

== 1936 yansızlık yasası ==aynı yılın Şubat ayında onanan 1936 yansızlık yasası 1935'te kabul edilen koşulları 14 aylığına uzatmaktaydı.
==neutrality act of 1936==the neutrality act of 1936, passed in february of that year, renewed the provisions of the 1935 act for another 14 months.