Je was op zoek naar: vazgeçmişti (Turks - Engels)

ona durumun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından ise vazgeçmişti.
'aishah), and allah made it known to him, he informed part thereof and left a part.

o da eşine söylediğinin bir kısmını bildirip, bir kısmından ise vazgeçmişti.
'aishah), and allah made it known to him, he informed part thereof and left a part.

eşi bunu yayınca, allah onu bundan haberdar kıldı. ona durumun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından ise vazgeçmişti.
and when the prophet confided to one of his wives a certain matter; and then, when she told of it, and god disclosed that to him, he made known part of it, and turned aside from part; then, when he told her of it, she said, 'who told thee this?'

tahran ekim ayında önerilen anlaşmayı kabul etmiş, ancak daha sonra bm tarafından yeni yaptırımlarla karşılaşabileceği yönündeki uyarılara rağmen vazgeçmişti.
in october, tehran accepted in principle the proposed accord, but then backed off from it, despite warnings that it could face new un sanctions.

sonra eşi bu sözü duyurup allah da onu peygamber'e bildirince, peygamber sözün bir kısmını açıklamış, bir kısmından vazgeçmişti.
but when she disclosed it, and god made it known to him; he communicated part of it, and he avoided another part.

fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip allah da bunu peygamber'e açıklayınca, peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti.
but when she disclosed it, and god made it known to him; he communicated part of it, and he avoided another part.

grup daha önce coke zero fest 2009 için güney afrika'da çalmak için aday olmuş; ancak "fever" kayıtları için son anda vazgeçmişti.
they were slated to play in the country for the coke zero fest of 2009, but pulled out at the last minute to record fever.

ona durumun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından ise vazgeçmişti. peygamber konuyu eşine açınca eşi, "bunu sana kim haber verdi?" diye sordu.
and when he informed her about it, she said, "who told you this?"

fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip allah da bunu peygamber'e açıklayınca, peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti.
but when she disclosed it, and god made it known to him; he communicated part of it, and he avoided another part.

hani, peygamber, eşlerinden birine bir sözü gizlice söylemişti. sonra eşi bu sözü duyurup allah da onu peygamber'e bildirince, peygamber sözün bir kısmını açıklamış, bir kısmından vazgeçmişti.
and (remember) when the prophet (saw) disclosed a matter in confidence to one of his wives (hafsah), so when she told it (to another i.e. 'aishah), and allah made it known to him, he informed part thereof and left a part.

derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip allah da ona bunu açığa vurunca, o da (peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti.
but when she disclosed it, and god made it known to him; he communicated part of it, and he avoided another part.