Je was op zoek naar: yakalayabilecek (Turks - Engels)

her şirket büyüme fırsatı yakalayabilecek.”
any business will have the opportunity to thrive."

bu buharlaşan heykel bana büyük bir şans verdi başka görünmez anları yakalayabilecek imkânlar gibi.
that evaporating sculpture gave me a greater faith that maybe there is many more possibilities to capture [the] invisible.

bu bir -- burada bazı testler yapıyoruz. küçük pug'um bakalım yakalayabilecek mi diye.
this is a-- we're doing some flight-testing on my little pug, seeing if this can really grab.

dolayısıyla rekabetherkesin, bireysel olarak, talebi olabildiğince fazla karşılayabilmek amacıyla bufiyat/kalite dengesini yakalayabilecek yolları bulabilmek için çaba göstermesine
thus,competition leads everybody individually to seek out the means of striking thisbalance between quality and price in order to meet demand to the best possible

acele et, ve treni yakalayabileceksin.
hurry up, and you will be able to catch the train.