Je was op zoek naar: efendim (Turks - Frans)

efendim
désolé

lut, ‹‹aman, efendim!›› diye karşılık verdi,
lot leur dit: oh! non, seigneur!

kadın, ‹‹efendim, anlıyorum, sen bir peygambersin›› dedi.
seigneur, lui dit la femme, je vois que tu es prophète.

zaten benim efendim, o kadınların fendini pek iyi bilir.”
mon seigneur connaît bien leur ruse».

efendim kral, şu anda senin haberin olmadan adoniya krallığını ilan etti.
et maintenant voici, adonija règne! et tu ne le sais pas, ô roi mon seigneur!

benimle konuşan meleğe, ‹‹bunlar ne, efendim?›› diye sordum.
je pris la parole et je dis à l`ange qui parlait avec moi: qu`est-ce, mon seigneur?

saray memuru İsaya, ‹‹efendim, çocuğum ölmeden yetiş!›› dedi.
l`officier du roi lui dit: seigneur, descends avant que mon enfant meure.

‹‹köle, ‹efendim, buyruğun yerine getirilmiştir, ama daha yer var› dedi.
le serviteur dit: maître, ce que tu as ordonné a été fait, et il y a encore de la place.

muhakkak ki, o (kocan), benim efendim, bana çok güzel baktı.
c'est mon maître qui m'a accordé un bon asile.

‹‹efendim, ben kulunu neden kovalıyorsun? ne yaptım? ne suç işledim?
et il dit: pourquoi mon seigneur poursuit-il son serviteur? qu`ai-je fait, et de quoi suis-je coupable?

‹‹ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma›› dedi,
et il dit: seigneur, si j`ai trouvé grâce à tes yeux, ne passe point, je te prie, loin de ton serviteur.

rebeka, ‹‹İç, efendim›› diyerek hemen testisini indirdi, içmesi için ona uzattı.
elle répondit: bois, mon seigneur. et elle s`empressa d`abaisser sa cruche sur sa main, et de lui donner à boire.

gençliğinden beri musanın yardımcısı olan nun oğlu yeşu, ‹‹ey efendim musa, onlara engel ol!›› dedi.
et josué, fils de nun, serviteur de moïse depuis sa jeunesse, prit la parole et dit: moïse, mon seigneur, empêche-les!

harun, ‹‹Öfkelenme, efendim!›› diye karşılık verdi, ‹‹bilirsin, halk kötülüğe eğilimlidir.
aaron répondit: que la colère de mon seigneur ne s`enflamme point! tu sais toi-même que ce peuple est porté au mal.

İsrail kralı surların üzerinde yürürken, bir kadın, ‹‹efendim kral, bana yardım et!›› diye seslendi.
et comme le roi passait sur la muraille, une femme lui cria: sauve-moi, ô roi, mon seigneur!

efendim, lütfen sen kulunun önünden git. ben hayvanlarla çocuklara ayak uydurarak yavaş yavaş geleceğim. seirde efendime yetişirim.››
que mon seigneur prenne les devants sur son serviteur; et moi, je suivrai lentement, au pas du troupeau qui me précédera, et au pas des enfants, jusqu`à ce que j`arrive chez mon seigneur, à séir.

hanna, ‹‹ey efendim, yaşamın hakkı için derim ki, burada yanında durup rabbe yakaran kadınım ben›› dedi,
anne dit: mon seigneur, pardon! aussi vrai que ton âme vit, mon seigneur, je suis cette femme qui me tenais ici près de toi pour prier l`Éternel.

o zaman bat-Şeva kralın önünde diz çöküp yüzüstü yere kapandı ve, ‹‹efendim kral davut sonsuza dek yaşasın!›› dedi.
bath schéba s`inclina le visage contre terre, et se prosterna devant le roi. et elle dit: vive à jamais mon seigneur le roi david!

adamlar, ‹‹efendim, neden böyle konuşuyorsun?›› dediler, ‹‹bizden uzak olsun, biz kulların böyle şey yapmayız.
ils lui répondirent: pourquoi mon seigneur parle-t-il de la sorte? dieu préserve tes serviteurs d`avoir commis une telle action!

‹‹efendim, bunlar ne?›› diye sordum. benimle konuşan melek, ‹‹bunların ne olduğunu sana göstereceğim›› diye yanıtladı.
je dis: qui sont ces chevaux, mon seigneur? et l`ange qui parlait avec moi me dit: je te ferai voir qui sont ces chevaux.