Je was op zoek naar: peşinde (Turks - Frans)

hayal peşinde koşansa yoksulluğa doyar.
celui qui cultive son champ est rassasié de pain, mais celui qui poursuit des choses vaines est rassasié de pauvreté.

o, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün,
le jour où l'homme se rappellera à quoi il s'est efforcé,

o gün insan, neyin peşinde koşmuş olduğunu hatırlar.
le jour où l'homme se rappellera à quoi il s'est efforcé,

Çocuklar aralarında fısıldaşıyorlardı. bir şeyin peşinde olduklarını biliyordum.
les garçons chuchotaient, je savais qu'ils préparaient quelque chose.

herkesin, peşinde koştuğu işlerle cezalanması için, neredeyse onu gizleyeceğim.
je la cache à peine, pour que chaque âme soit rétribuée selon ses efforts.

İnsan neyin peşinde koştuğunu anlar ama, artık iş işten geçer.
le jour où l'homme se rappellera à quoi il s'est efforcé,

İşte allah, ilim peşinde olmayan, gerçeği aramayanların kalplerini böyle mühürler.
c'est ainsi qu'allah scelle les cœurs de ceux qui ne savent pas.

"o halde ona inanmayıp keyfi peşinde giden, seni ondan yüz geri etmesin.
que celui qui n'y croit pas et qui suit sa propre passion ne t'en détourne pas.

yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü allah fesat peşinde koşanları sevmez."
et ne recherche pas la corruption sur terre. car allah n'aime point les corrupteurs».

İşte âhiret yurdu! biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz.
cette demeure dernière, nous la réservons à ceux qui ne recherchent, ni à s'élever sur terre, ni à y semer la corruption.

Öyleyse ne diyelim? aklanma peşinde olmayan uluslar aklanmaya, imandan gelen aklanmaya kavuştular.
que dirons-nous donc? les païens, qui ne cherchaient pas la justice, ont obtenu la justice, la justice qui vient de la foi,

ama âhiret diyarına gelince:biz orayı dünyada büyüklük taslamayanlara, fesatçılık ve bozgunculuk peşinde olmayanlara veririz.
cette demeure dernière, nous la réservons à ceux qui ne recherchent, ni à s'élever sur terre, ni à y semer la corruption.

firavun: “bu adam, dedi, “sizi yerinizden yurdunuzdan etmek peşinde! görüşünüz nedir bu konuda?”
il veut vous expulser de votre pays.» - «alors, que commandez-vous?»

"geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için."
«mangez et buvez agréablement pour ce que vous avez avancé dans les jours passés».