Je was op zoek naar: yağ (Turks - Frans)

yağ
huile

uçucu yağ
huile essentielle

mineral yağ, bitkisel yağ
tulipe, rose, citron, saule

kutsal yağ sürme gizemi
extrême-onction

göbeği yağ bağladığı halde,
il avait le visage couvert de graisse, les flancs chargés d`embonpoint;

kaftanının yakasına dek inen yağ gibi.
c`est comme l`huile précieuse qui, répandue sur la tête, descend sur la barbe, sur la barbe d`aaron, qui descend sur le bord de ses vêtements.

o gün gök, yağ tortusuna döner.
le jour où le ciel sera comme du métal en fusion

akılsızlar yanlarına kandillerini aldılar, ama yağ almadılar.
les folles, en prenant leurs lampes, ne prirent point d`huile avec elles;

gök yarılıp da kızarmış yağ renginde gül gibi olduğu zaman,
puis quand le ciel se fendra et deviendra alors écarlate comme le cuir rouge.

gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman...
puis quand le ciel se fendra et deviendra alors écarlate comme le cuir rouge.

derken gök yarılıp kırmızı bir gül rengine gelerek yağ gibi eriyince...
puis quand le ciel se fendra et deviendra alors écarlate comme le cuir rouge.

gök parçalanıp da, yağ gibi eridiği ve kırmızı bir güle dönüştüğü zaman...
puis quand le ciel se fendra et deviendra alors écarlate comme le cuir rouge.

sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;
puis quand le ciel se fendra et deviendra alors écarlate comme le cuir rouge.

gök yarılıp da, gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman haliniz nice olur?
puis quand le ciel se fendra et deviendra alors écarlate comme le cuir rouge.

sina dağından çıkan bir nebat da yetiştiririz ki o ağaç hem yağ, hem de yiyenlere bir katık çıkarır.
ainsi qu'un arbre (l'olivier) qui pousse au mont sinaî, en produisant l'huile servant à oindre et où les mangeurs trempent leur pain.

gök yarılarak, eriyip kızarmış yağ/kırmızıya boyanmış deri gibi bir gül haline geldiği zaman,
puis quand le ciel se fendra et deviendra alors écarlate comme le cuir rouge.

İnce buğday unundan mayasız ekmek, zeytinyağıyla yoğrulmuş mayasız pideler, üzerine yağ sürülmüş mayasız yufkalar yap.
fais, avec de la fleur de farine de froment, des pains sans levain, des gâteaux sans levain pétris à l`huile, et des galettes sans levain arrosées d`huile.

İçinizden biri hasta mı, kilisenin ihtiyarlarını çağırtsın; rabbin adıyla üzerine yağ sürüp onun için dua etsinler.
quelqu`un parmi vous est-il malade? qu`il appelle les anciens de l`Église, et que les anciens prient pour lui, en l`oignant d`huile au nom du seigneur;

sunak için yağ ve kül kovaları, kürekler, çanaklar, büyük çatallar, ateş kapları yap. tümü tunç olacak.
tu feras pour l`autel des cendriers, des pelles, des bassins, des fourchettes et des brasiers; tu feras d`airain tous ses ustensiles.

samuel yağ boynuzunu alıp kardeşlerinin önünde çocuğu meshetti. o günden başlayarak rabbin ruhu davutun üzerine güçlü bir biçimde indi. bundan sonra samuel kalkıp ramaya döndü.
samuel prit la corne d`huile, et l`oignit au milieu de ses frères. l`esprit de l`Éternel saisit david, à partir de ce jour et dans la suite. samuel se leva, et s`en alla à rama.