Je was op zoek naar: büyükbabam (Turks - Koreaans)

büyükbabam.
보물이 당신의 명예보다 더 소중해요?

büyükbabam yaşıyor.
할아버지께선 살아계셔

- büyükbabam öldü mü?
조부님이 돌아가셨어요?

büyükbabam böyle söylüyor.
할아버지가 그랬어요

büyükbabam geçen hafta öldü.
할아버지가 지난주에 돌아가셨어요

ben babam gibiyim büyükbabam gibi..
아버지가 말했던 것 할아버지

beni babam büyütmedi, büyükbabam büyüttü.
아빤 오빠를 이런 얼간이로 키우지 않았어

büyükbabam yemek çantasına daha sıkı sarıldı.
할아버진 팁 봉투를 꽉 움켜쥐셨지

büyükannem ve büyükbabam iyi geçinirler miydi?
할머니랑 할아버지랑 좋았었어?

büyükbabam borçlarını en kısa zamanda ödeyeceğini söyledi.
대답을 받는 즉시 돌아오라고 하셨어요

büyükbabam ve amcam burada öldürüldüler değil mi?
my grandfather and uncle were murdered here, weren't they? 제 할아버지와 삼촌이 여기서 살해당했죠, 그렇죠?

sanırım üzerimdeki en derin etkileri büyükbabam bırakmıştır.
제 생각엔 저에게 지대한 영향을 미친 분은 우리 할아버지신 것 같아요

- evet. büyükbabam bunlardan birini tam 40 sene çalıştırdı.
우리 할아버진 40년간 이런걸 만지셨지

büyükbabam öldüğünde çok üzgündüm ve kuzenim de deli gibi ağlıyordu.
얘기 하나 해 줄게 할아버지가 돌아가셨을 때 느무르였지 난 슬펐어, 여사촌도...

büyükbabam da senin ismini verirsek, senin gibi inatçı olur dedi.
다음으로 미루자네요 할아버진 이미 훌륭한 점을 물려 받은 셈이라 하셔서

ama gerçek olduğuna inanıyorum.. birzaman önce büyükbabam bana bundan bahsetmişti..
시각은 지나간 보물을 보고 알맞은 그림자처럼 오고

büyükbabam "merhaba." derdi, onlar da "İşine git." derdi.
인사하면 되돌아온 건 '꺼져'였어

# büyükbabam bana dedi ki "git insanlara anlat fıkra...# #...ama fıkran yanlışlıklarla dolsun ha #
할아버지는 사람들에게 농담을 하라고 하셨지 배꼽을 쥐고 웃게 해 넘어져도 아무렇지 않으니까

- büyükbabama akşam yemeğini vermeliyim, bayım.
- 할아버지 저녁 드려야 해요 - 맛 좀 볼까?