Je was op zoek naar: harcamak (Turks - Koreaans)

kursunlarimizi harcamak istemedik.
총알을 낭비하고 싶지 않았거든

bu şekilde harcamak istiyorum.
내가 쓰고 싶어서 쓰는 거야

bütün günümü burada harcamak istemiyorum.
이곳에 하루종일 있기는 싫구나

ah, vaktinizi harcamak isteyeceğiniz bir şey yok.
- 뭐라도 있어요?

- kalan hayatını masa başında harcamak mı?
nbsp; - 여생을 일만 해요?

bu iş için 9 gün harcamak istediğinden emin misin?
정말로 이 일에 9일이나 소비할 거야?

ama değilsek, n' aberlerle zaman harcamak istemiyorum.
그치만 친구가 아니라면, 나 이렇게 전화 붙들고 시간낭비 하기 싫어.

kendinden istenileni yapabilecek, hayatını iyi bir şeye harcamak isteyen biri.
시키는 일 잘하고 제대로 살고 싶어하는 젊은이

hayatını tatilde harcamak için sadece üç tane daha dine dönmen gerek piscine.
어서 먹어 종교 3개만 더 믿으면

bu benim destekleyici kız arkadaş olduğum en iyi an, ve sen bu anı tıp ile harcamak istiyorsun.
여자친구로서 최고의 대사였는데 의사의 의무로 망쳐 놓네요

atasözlerini, filozofları, zaman harcamak konusunda bizi uyaran büyüklerimizi günü yakala diye bağıran şairleri dinledik.
우리 모두 속담들을 들어 왔다 철학자들의 말을 듣고 낭비되는 시간에 대해 경고해 준 조부모의 말도 들어 왔다

"toplum düşmanlarına yardım ve yataklık, bir kanun kaçağını saklamaya çalışmak gizli dokümanları yetkisi bulunmayan kişilere sızdırmak, hükümet malına zarar vermek, birden fazla araç almak, söz konusu araçları kişisel amaçlar doğrultusunda kullanma, kayıt bölümü başkanın imzasını taklit etmek, hükümetin sermayesini buttle adına bir çek düzenleyerek kullanmaya çalışmak, resmî olmayan kanallar yoluyla merkezî hizmetler borularını kurcalamak, kanunlara ve emirlere karşı çıkmak, hükümetin adına leke sürmek, bilgi edinme teşkilatı'nın adına leke sürmek, bakanlığın iletişim sistemini bozmak, bakanlığın zamanını ve kâğıtlarını harcamak.
사회의 적에게 도움과 편의를 제공 정의로부터 도주한 자에 대해 은닉을 기도 비인가 인물에게 기밀 문서를 양도.