Je was op zoek naar: beyaz ev (Turks - Latijn)

beyaz
albus

ev
domus

beyaz ata binen kral
rex equus albus

dişleri sütten beyaz olacak.
pulchriores oculi eius vino et dentes lacte candidiore

yıka beni, kardan beyaz olayım.
propterea deus destruet te in finem evellet te et emigrabit te de tabernaculo et radicem tuam de terra viventium diapsalm

beyaz bez dokuyanlar umutsuzluğa kapılacak.
confundentur qui operabantur linum pectentes et texentes subtili

küçük ev küle dönecek.
et respondebit finis est et dicet ei tace et non recorderis nominis domin

bütün ev halkımı dağıttın.
sed quid agam si locutus fuero non quiescet dolor meus et si tacuero non recedet a m

‹‹bir erkeğin ya da kadının derisinde beyaz parlak lekeler varsa,
vir et mulier in cuius cute candor apparueri

üçüncüsünün beyaz, dördüncüsünün benekli atları vardı. atların hepsi güçlüydü.
et in quadriga tertia equi albi et in quadriga quarta equi varii forte

mezara girip sağ tarafta, beyaz kaftan giyinmiş genç bir adamın oturduğunu görünce çok şaşırdılar.
et introeuntes in monumento viderunt iuvenem sedentem in dextris coopertum stola candida et obstipuerun

başı, saçı ak yapağı gibi beyaz, kar gibi bembeyazdı. gözleri alev alev yanan ateşti sanki.
caput autem eius et capilli erant candidi tamquam lana alba tamquam nix et oculi eius velut flamma igni

bir ev kendi içinde bölünmüşse, ayakta kalamaz.
et si domus super semet ipsam dispertiatur non poterit domus illa star

sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm. yerle gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler.
et vidi thronum magnum candidum et sedentem super eum a cuius aspectu fugit terra et caelum et locus non est inventus ab ei

gece vadideki mersin ağaçlarının arasında kızıl ata binmiş bir adam gördüm. arkasında kızıl, kula ve beyaz atlar vardı.
vidi per noctem et ecce vir ascendens super equum rufum et ipse stabat inter myrteta quae erant in profundo et post eum equi rufi varii et alb

tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. bu tahtlara başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu.
et in circuitu sedis sedilia viginti quattuor et super thronos viginti quattuor seniores sedentes circumamictos vestimentis albis et in capitibus eorum coronas aurea

ama saçı dökülmüş ya da alnı açılmış adamın başında veya alnında kırmızımsı-beyaz yaralar çıkmışsa, adam deri hastalığına yakalanmış demektir.
sin autem in calvitio sive in recalvatione albus vel rufus color fuerit exortu

bundan sonra göğün açılmış olduğunu, beyaz bir atın orada durduğunu gördüm. binicisinin adı sadık ve gerçektir. adaletle yargılar, savaşır.
et vidi caelum apertum et ecce equus albus et qui sedebat super eum vocabatur fidelis et verax vocatur et iustitia iudicat et pugna

zengin olmak için benden ateşte arıtılmış altın, giyinip çıplaklığının ayıbını örtmek için beyaz giysiler, görmek için gözlerine sürmek üzere merhem satın almanı salık veriyorum.
suadeo tibi emere a me aurum ignitum probatum ut locuples fias et vestimentis albis induaris et non appareat confusio nuditatis tuae et collyrio inungue oculos tuos ut videa

sonra beyaz bir bulut gördüm. bulutun üzerinde ‹‹insanoğluna benzer biri›› oturuyordu. başında altın bir taç, elinde keskin bir orak vardı.
et vidi et ecce nubem candidam et supra nubem sedentem similem filio hominis habentem in capite suo coronam auream et in manu sua falcem acuta