Van professionele vertalers, bedrijven, webpagina's en gratis beschikbare vertaalbronnen.
gözlerimi kaldırıp bakınca keten giysi giyinmiş, beline ufaz altınından kemer kuşanmış bir adam gördüm.
entonces alcé mis ojos y miré, y he aquí un hombre vestido de lino, cuyos lomos estaban ceñidos con oro de ufaz
krizi görmesi kolay: şehir kemer sıkma politikaları ile çökmüş, terk edilmiş, boşaltılmış durumda.
explican, inclusive, que su objetivo es " una ciudad que a pesar de ser una ruina es una ruina bonita":
aralarında yorulan, sendeleyen olmayacak; uyuklamayacak, uyumayacaklar. gevşek kemer, kopuk çarık bağı olmayacak.
no hay entre ellos quien se canse ni tropiece; nadie se adormece ni se duerme. a ninguno se le desata el cinturón de su cintura, ni se le rompe la correa de sus sandalias
yoav, haberi verene, ‹‹onu gördün mü? neden onu orada öldürmedin? sana on parça gümüşle bir kemer verirdim›› dedi.
joab respondió al hombre que le dio la noticia: --y viéndolo tú, ¿por qué no lo mataste allí mismo, derribándolo a tierra? yo te hubiera dado diez piezas de plata y un cinturón
givondaki büyük kayanın yanına varınca, amasa onları karşılamaya geldi. yoav savaş giysisini giymişti. giysinin üzerine bir kemer kuşanmış, kemere kınında duran bir kılıç bağlamıştı. yoav ilerlerken kılıç kınından çıktı.
y cuando estaban cerca de la gran piedra que está en gabaón, amasa vino ante ellos. joab estaba vestido con su uniforme militar y encima llevaba un cinturón y una espada sujeta en su vaina, la cual se le cayó cuando él avanzó