Je was op zoek naar: sepet (Turks - Spaans)

sepet
cesta

sepet avec nico
billar final

egemen rab bana şunu gösterdi: baktım bir sepet olgun meyve.
así me mostró el señor jehovah: he aquí una cesta con frutas de verano

herkes yiyip doydu. artakalan parçalardan on iki sepet dolusu toplandı.
todos comieron y se saciaron, y de lo que sobró recogieron doce canastas de pedazos

herkes yiyip doydu. artakalan ekmek ve balıktan on iki sepet dolusu topladılar.
todos comieron y se saciaron

yusuf, ‹‹bu şu anlama gelir›› dedi, ‹‹Üç sepet üç gün demektir.
entonces josé respondió: --Ésta es su interpretación: las tres cestas son tres días

daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca, hasır bir sepet alıp katran ve ziftle sıvadı. İçine çocuğu yerleştirip nil kıyısındaki sazlığa bıraktı.
no pudiendo ocultarlo más tiempo, tomó una arquilla de juncos y la recubrió con asfalto y brea. colocó en ella al niño y lo puso entre los juncos a la orilla del nilo

babil kralı nebukadnessar yahuda kralı yehoyakim oğlu yehoyakinle yahuda önderlerini, zanaatçıları, demircileri yeruşalimden babile sürdükten sonra, rab bana tapınağının önüne konmuş iki sepet incir gösterdi.
después que nabucodonosor, rey de babilonia, había llevado cautivos a joaquín hijo de joacim, rey de judá, a los magistrados de judá, a los artesanos y a los herreros, de jerusalén a babilonia, jehovah me mostró una visión: he aquí, dos canastas de higos estaban puestas delante del templo de jehovah

fırıncıbaşı bu iyi yorumu duyunca, yusufa, ‹‹ben de bir düş gördüm›› dedi, ‹‹başımın üstünde üç sepet beyaz ekmek vardı.
viendo el jefe de los panaderos que la interpretación había sido favorable, dijo a josé: --también yo soñaba que había tres cestas de pan blanco sobre mi cabeza

firavun'un karısı (sepetin içinden erkek çocuk çıkınca kocasına:) benim ve senin için göz aydınlığıdır!
la mujer de faraón dijo: «mi alegría y la tuya. ¡no le mates!