Você procurou por: kavurucu (Turco - Espanhol)

konuşmaları kavurucu ateş gibidir.
el hombre indigno trama el mal, y en sus labios hay como fuego abrasador

paylarına düşen kâse kavurucu rüzgar olacak.
sobre los impíos hará llover brasas; fuego, azufre y vientos huracanados serán la porción de la copa de ellos

hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,
estarán expuestos a un viento abrasador, en agua muy caliente,

cini/İblis'i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.
mientras que a los genios los habíamos creado antes de fuego de viento abrasador.

kavurucu bir sıcak hava dalgasının ardından bangladeş musonu karşılıyor.
bangladesh da la bienvenida a las lluvias del monzón luego de una ola de calor abrasadora.

ardından muson mevsimi geldi ve kavurucu sıcağın yerini sırılsıklam ıslaklık aldı.
luego del golpe llegó la temporada del monzón y el calor abrasador se quedó hecho sopa.

artık acıkmayacak, artık susamayacaklar. ne güneş ne kavurucu sıcak Çarpacak onları.
no tendrán más hambre, ni tendrán más sed, ni caerá sobre ellos el sol ni ningún otro calor

ona, dünyada aşağılık bir durum var ve kıyamet günü de yakıp kavurucu azabı tattırırız ona.
esos tales sufrirán la ignominia en la vida de acá y el día de la resurrección les haremos gustar el castigo del fuego de la gehena:

koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...
reclinados allí en sofás, estarán resguardados allí del calor y del frío excesivo.

ne söyledilerse onu da yazacağız, peygamberleri haksız yere öldürmelerini de ve diyeceğiz ki: tadın yakıcı kavurucu azabı.
tomaremos nota de lo que han dicho y de que han matado a los profetas sin justificación. y les diremos: «¡gustad el castigo del fuego de la gehena!

onların bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir.
lo que gastan en la vida de acá es semejante a un viento glacial que bate la cosecha de gente que se ha dañado a sí misma y la destruye.

"Şimdi allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azaptan korudu."
alá nos agració y preservó del castigo del viento abrasador.

"allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu."
alá nos agració y preservó del castigo del viento abrasador.

bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgâr örneğine benzer: onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir toplululuğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir.
lo que gastan en la vida de acá es semejante a un viento glacial que bate la cosecha de gente que se ha dañado a sí misma y la destruye.

onlardan bir kısmı İbrahim'e inandı, kimi de ondan yüz çevirdi; (onlara) kavurucu bir ateş olarak cehennem yeter.
de ellos, unos creen en ella y otros se apartan de ella. la gehena les bastará como fuego.

"doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de o'na yalvarıyorduk; şüphesiz o, iyilik yapandır, acıyandır" derler.
alá nos agració y preservó del castigo del viento abrasador.