You searched for: appealing (Engelska - Turkiska)

prosecutors are appealing the acquittal.
savcılar beraat kararına itiraz ediyorlar.

his lawyers are appealing the ruling.
coviç'in avukatları karara itiraz ediyorlar.

he is appealing a 27-year sentence.
mahkum 27 yıl hapis cezasına itiraz ediyor.

they are appealing for money to help refugees.
mültecilere yardım etmek için para topluyorlar.

prosecutors are appealing his acquittal by the un court.
savcılar, bm mahkemesi tarafından beraatine itiraz ediyorlar.

both the defence and the prosecution are appealing the sentence.
karara hem savunma hem de iddia makamı itiraz etti.

the construction union has been appealing to the government for some time.
İnşaat sendikası bir süredir hükümete çağrıda bulunuyor.

puhovski said that hdz is trying to retain voters by appealing to patriotism.
puhovski, hdz'nin vatanseverlikten medet umarak seçmenleri elinde tutmaya çalıştığını söyledi.

and what makes this scenario particularly appealing to me is we could do it today.
bana bu senaryoyu çekici kılan şey ise; bizler bunu bugünden yapabiliriz.

as appealing as it might sound, you cannot algorithmically data mine your way to the answer.
kulağa ne kadar cezbedici gelse de cevabı bulmak için algoritmik data madenciliği ile yolunuzu yapamazsınız.

the specifications are appealing, although the camera's design is not particularly striking.
kameranın tasarımı çok özel derecede çarpıcı olmasa da teknik özellikleri son derece cazip.

and that is a clear sign that the a2000 is camera will be less appealing to the more creative photographer.
ve, a2000 is fotoğraf makinesi, aynı nedenlerden ötürü, yaratıcı çekimler yapmayı seven fotoğrafçılar açısından daha az cazip bir model.

and without intending it, by appealing to rules and incentives, we are engaging in a war on wisdom.
İstemeden de olsa, kurallara ve ödüllendirmeye başvurarak bilgeliğe karşı savaş açıyoruz.

although i had my doubts about the use of live view, i find panasonic's approach increasingly appealing.
live view özelliğinin kullanımı ile ilgili kuşkularımız olmakla birlikte panasonic'in konuya yaklaşımı hoşumuza gitti.

a pair of albanian and serbian filmmakers is collaborating on a film with the hope of bridging their cultures and appealing to international audiences.
bir çift arnavut ve sırp film yapımcısı, kültürleri arasında köprü kurma ve uluslararası seyircileri cezbetme umuduyla bir film üzerinde işbirliği yapıyorlar.

meanwhile, barysch added, "the eu looks less appealing now that it is bogged down in the eurozone debt crisis.
barysch bununla birlikte, "ab, avro bölgesi borç krizine boğulmuş haliyle şu anda eskisi kadar cazip görünmüyor.

but for body and kit version 1, the sony dslr-a380 is an appealing dslr camera for the beginner and the enthusiast amateur alike.
fakat gövde ve kit versiyon 1 olarak bakıldığında sony dslr-a380 modeli tutkulu amatörler için olduğu kadar başlangıç seviyesi fotoğrafseverler açısından da ilgi çekici bir fotoğraf makinesi.

but two of the main things: one of it, i was longing for more work that was appealing to a broad public, that was accessible.
ama iki önemli şey var ki; ... ...bunlardan biri, geniş bir kitleye hitap için... ...daha fazla çalışma özlemi... ...ki bu elde edilebilir.

appealing to them not to give up on his country, papandreou also assured them that greece is committed to meeting its obligations, but needs more time to carry out the required reforms.
Üyeleri ülkesinden vazgeçmemeye çağıran başbakan, bununla birlikte federasyona, yunanistan'ın yükümlülüklerini yerine getirmeye kararlı olduğu, sadece gerekli reformları gereçekleştirmek için zamana ihtiyaç duyduğu konusunda da güvence verdi.

appealing for calm, nato secretary general jaap de hoop scheffer, eu foreign policy chief javier solana and us officials also condemned the violence, saying it must end immediately.
sükunet çağrısında bulunan nato genel sekreteri jaap de hoop scheffer, ab dış politika şefi javier solana ve abd'li yetkililer de şiddet olaylarını kınayarak, bu durumun derhal sona ermesi gerektiğini söylediler.