You searched for: bosom (Engelska - Turkiska)

bosom
göğüs

a bosom
24 gün

did we not widen your bosom?
açıp genişletmedik mi senin göğsünü!

have we not caused thy bosom to dilate,
açıp genişletmedik mi senin göğsünü!

not a swelling breast nor a high bosom in sight.
kabarık ya da dik göğüs ifadesine yer vermeden.

and no bosom friend will enquire about any of his bosom friends
(böyle bir günde) hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz.

can a man take fire in his bosom, and his clothes not be burned?
giysisi yanmaz mı?

"and put your hand into your bosom, it will come forth white without hurt.
"değneğini at!" musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı.

now put your hand into your bosom, and it will come forth shining without any blemish.
"değneğini at!" musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı.

a gift in secret pacifieth anger: and a reward in the bosom strong wrath.
koyna sokuşturulan rüşvet de kızgın gazabı yatıştırır.

now there was leaning on jesus' bosom one of his disciples, whom jesus loved.
Öğrencilerinden biri İsanın göğsüne yaslanmıştı. İsa onu severdi.

and putting his hand in his bosom, withdrew it – so it shone brightly before the beholders.
(bir de) elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).

on that day even bosom friends shall become enemies to one another, all except the god-fearing.
erdemlilerin dışında, o gün yakın dostlar birbirlerine düşman kesilecek.

and he drew forth his hand (from his bosom), and lo! it was white for the beholders.
bunun üzerine mûsâ, asasını yere bırakıverdi, bir de ne görsün: o koskoca bir ejderha kesilmiş! elini sıyırıp çıkardı, bir de ne görsün: bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline gelmiş! [20,18-22] {km, Çıkış 4,2-8}

and indeed your lord knows what is hidden in their bosoms, and what they disclose.
ve şüphesiz, senin rabbin, sinelerinin gizli tuttuklarını ve açığa vurduklarını kesin olarak bilmektedir.