You searched for: cheerful (Engelska - Turkiska)

be cheerful.
neşeli ol.

tom's cheerful.
tom neşeli.

they are very cheerful.
onlar çok neşeliler.

he is a cheerful boy.
o, neşeli bir çocuktur.

and be cheerful and joyous.
gülen, müjdelerle parıldayan.

he is a cheerful young man.
o neşeli bir genç insan.

he is a brave and cheerful boy.
o, cesur ve neşeli bir çocuktur.

come what may, we must remain cheerful.
ne olursa olsun, neşeli kalmalıyız.

i get a kick out of her cheerful personality.
ben onu neşeli kişiliğine bayılıyorum.

he was a cheerful bastard wasn't he?
neşeli piçin tekiymiş, değil mi?

despite financial woes, holidays cheerful in montenegro
ekonomik sorunlara rağmen karadağ'da tatiller neşeli geçiyor

my mother is carefree, cheerful and good-natured.
annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.

they're cheerful, approachable and fun," milic said.
neşeli, eğlenceli ve kolay yaklaşılablir insanlar." dedi.

however, the little faces were not that cheerful when they came back home.
ancak, küçük yüzler eve döndüklerinde o kadar da neşeli değildi.

konqi konqueror is the current mascot for the kde community, a small cheerful green dragon.
konqi konquereor, küçük, neşeli, yeşil bir ejderha olup kde pojesinin şu an ki maskotudur.

a merry heart maketh a cheerful countenance: but by sorrow of the heart the spirit is broken.
acılı yürek ruhu ezer.

these are not normally the most cheerful of topics, nor do they generally generate the kind of good news that this conference is about.
aslında bu sevimsiz ve genellikle iyi haberler içermeyen başlığın, konferansın konusuna pek de uygun düşmeyen bir yanı var.

known as "the colorful neighborhood," gaza's al zaytoun is painted in cheerful tones.
"renkli mahalle" olarak bilinen el zeytin, mutluluk veren renklere boyandı.

every new year, a cheerful old man with a long white beard, red coat and reindeer-propelled sleigh heads out from faraway lapland to the sound of bells.
her noel, uzun beyaz sakallı ve kırmızı ceketli neşeli ve yaşlı bir adam, ren geyiklerinin çektiği kızağıyla uzaklardaki lapland'dan çanların sesine doğru yola çıkıyor.

"we drink beer, red and white wine, but we don't get drunk, just drink three or four glasses to keep our mood cheerful.
bira, kırmızı ve beyaz şarap içiyoruz, ama sarhoş olmuyoruz. sadece neşelenmek için üç dört bardak içiyoruz.