You searched for: driven (Engelska - Turkiska)

driven machine
tahrik makinesi

tom is driven.
tom azimli.

driven activation module
tahrikli aktivasyon modülü

they had driven wagons.
vagonları onlar sürmüştü.

event-driven programming
olaya dayalı programlama

and when the mountains are driven.
dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,

we've driven 140,000 miles.
140,000 mil yol kat ettik.

both factors are driven by climate.
yasadışı balıkçılık da soruna tuz biber olmaktadır.

have you ever driven a sports car?
hiç spor araba sürdün mü?

this sets up consumer-driven healthcare.
bu, müşteri talebi ile yönlenen sağlık hizmetini ortaya çıkıyor,

so it's all been teacher-driven.
yani bunlar tamamen öğretmenler tarafından ilerletiliyor.

and you have more choice-driven societies.
ve daha çok seçenekle-yönetilen toplumlar oluştu.

but fear, curiosity and greed have driven us.
korku, merak ve hırs bizi harekete geçirdi.

and driven away to suffer the necessary torment.
dinlemeye kalksalar kovulup atılırlar. hem onlar için devamlı bir azap vardır.

and consolation behavior, it's empathy driven.
bu teselli davranışı empatiden geliyor.

"it looks like an election-driven error.
tiran avrupa Üniversitesi'ne bağlı ekonomist cerci filipi, "bu seçim kaynaklı bir hata gibi görünüyor.

event driven digital circuit simulator with tcl/tk
tcl/tk kullanan, olay yönelimli dijital devre benzetimcisi

ethnic serbs are driven out of many mixed villages.
karma nüfusa sahip pek çok köyden etnik sırplar çıkarıldı.

some experts say the union itself has driven turkey away.
bazı uzmanlar, birliğin kendisinin türkiye'yi uzaklaştırdığı görüşündeler.

tom checked his odometer to see how far he'd driven.
tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.