You searched for: from the depths death calls (Engelska - Turkiska)

into the depths of vrelo cave
vrelo mağarası'nın derinliklerine doğru

it is a tree that rises from the depths of hell.
cehennemin ta dibinden çıkan bir ağaçtır o.

who flounder in the depths of ignorance.
ki onlar bir sersemlik içinde ne yaptıklarından habersizdirler.

nor are the depths of darkness and the light;
görenle görmeyen (âma) bir olmaz.karanlıklarla aydınlık,gölge ile sıcak,dirilerle ölüler de bir olmaz! (müminlerle kâfirler bir olmaz).allah, dilediğine hakkı işittirir, sen kabirde olanlara sesini elbette işittiremezsin. [11,24]

out of the depths have i cried unto thee, o lord.
derinliklerden sana sesleniyorum, ya rab,

in another, he was brought up from the depths of lake titicaca by the sun god inti.
bir diğerinde ise titicaca gölü´nde güneş tanrısı İnti tarafından büyütüldüğü söylenir.

then he will look downwards, and will see him in the depths of hell.
( İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

the depths have covered them: they sank into the bottom as a stone.
taş gibi dibe indiler.

allah is the protector of those who have faith: from the depths of darkness he will lead them forth into light.
allah iman edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.

the lord said, i will bring again from bashan, i will bring my people again from the depths of the sea:
denizin derinliklerinden geri getireceğim›› der,

"bring out thy people from the depths of darkness into light, and teach them to remember the days of allah."
ona şöyle dedik: kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar, onlara allah'ın (felaket) günlerini hatırlat.

"seize him and drag him into the depths of hell," (it will be said),
allah meleklere şöyle emreder. "Şunu tutun da cehennem'in ortasına sürükleyin."

thou, which hast shewed me great and sore troubles, shalt quicken me again, and shalt bring me up again from the depths of the earth.
beni toprağın derinliklerinden çıkaracaksın.

"turkey and kosovo have friendly and brotherly relations which stem from the depths of history," explains turkish ambassador to pristina songul ozan.
türkiye'nin priştine büyükelçisi songül ozan, "türkiye ve kosova, tarihin derinliklerine dayanan dostane ve kardeşçe ilişkiler içinde iki ülke," diyor.

the waters saw thee, o god, the waters saw thee; they were afraid: the depths also were troubled.
enginler titredi.

we measured the depth of the river.
nehrin derinliğini ölçtük.

==heroes, gods and spirits==*ahti (or "ahto"), god of the depths, giver of fish.
==tanrılar==*ahti (veya "ahto"), balıkları veren derinlerin tanrısı.

the debate revealed the depth of their personal conflict.
tartışmada, ikili arasındaki kişisel sürtüşme de ortaya çıktı.

i had to use a very small aperture to get the depth of field.
cok küçük bir cap kullanmak zorunda kaldim alanin derinligini alabilmak icin.

a scathing report from brussels indicates the depth of the country's quagmire, but many doubt it will spur needed change.
brüksel'den gelen olumsuz rapor ülkenin içinde bulunduğu batağın derinliğini göstermesine karşın, bunun gereken değişime yol açacağından şüphe duyuluyor.