You searched for: he dared to doubt my sincerity (Engelska - Turkiska)

he dared not say no to my plan.
planıma hayır demeye cesaret edemedi.

he then dared to lift his gaze.
sonra baktı,

this is what you used to doubt.
İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!"

in 1602 he dared to publish the book under his own name.
1602 yılında ikinci kitabını kendi ismiyle yayınlamıştir.

this is that whereof you used to doubt!"
hani üstündün, kudretliydin, asildin!”İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur. [52,13-15]

i never had any reason to doubt tom.
tom'dan şüphelenmek için hiçbir nedenim yoktu.

"truly this is what ye used to doubt!"
"bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir."

lo! this is that whereof ye used to doubt.
"bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir."

hinderer of good, transgressor, causing others to doubt,
"hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi"

"verily! this is that whereof you used to doubt!"
"bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir."

but they called their friend, and he dared, and he slaughtered.
ama bir arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını alarak deveyi kesti.

but they called their companion, and he dared and hamstrung [her].
ama bir arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını alarak deveyi kesti.

less than a year before, a securitate general had warned him that if he dared to broadcast fragments from pacepa's book the red horizons, he wouldn't "catch the end of the year".
bundan bir yıldan kısa bir süre önce, bir securitate generali pacepa'nın the red horizons ("kızıl ufuklar") adlı kitabından bölümler yayınlamaya cesaret ederse "yıl sonunu göremeyeceği" konusunda uyarmıştı.