You searched for: nostrils (Engelska - Turkiska)

nostrils
burun delikleri

this prevents air from escaping through the nostrils.
bu, havanın burun deliklerinden kaçmasını önler.

out of his nostrils goeth smoke, as out of a seething pot or caldron.
burnundan duman tüter.

by the blast of god they perish, and by the breath of his nostrils are they consumed.
Öfkesinin rüzgarıyla tükeniyorlar.

the nostrils are closed with two fingers (mouth in case of electric shock).
burun delikleri iki parmakla kapatılır (elektrik çarpmasında ağız).

we have complete control over his blush responses, the diameter of his nostrils to denote stress.
onun utanma tepkileri üzerinde, stresini belli eden burun deliklerinin çapı üzerinde tam bir kontrole sahibiz.

the rottweiler nose is well developed, more broad than round, with relatively large nostrils and always black.
burun: İyi belirlenmiş, yuvarlaklığına kıyasla daha geniş, nispeten büyük burun delikli, her zaman siyahtır.

cease ye from man, whose breath is in his nostrils: for wherein is he to be accounted of?
onun ne değeri var ki?

there went up a smoke out of his nostrils, and fire out of his mouth devoured: coals were kindled by it.
ve korlar fışkırdı.

and the lord god formed man of the dust of the ground, and breathed into his nostrils the breath of life; and man became a living soul.
rab tanrı ademi topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. böylece adem yaşayan varlık oldu. kaynakları››.

and with the blast of thy nostrils the waters were gathered together, the floods stood upright as an heap, and the depths were congealed in the heart of the sea.
denizin göbeğindeki derin sular dondu.

the breath of our nostrils, the anointed of the lord, was taken in their pits, of whom we said, under his shadow we shall live among the heathen.
hani onun için, ‹‹ulusların arasında onun gölgesinde yaşayacağız›› dediğimiz.

all that savage grandeur, the steely glinting hooves, the eruptions driven from the creature's mighty innards, breath stopped, heart stopped, nostrils madly flared, i didn't know if i wanted to break him, or be him.
bütün o vahşi azamet, o ışıldayan çelik toynaklar, o yaratığın muazzam iç organlarından gelen patlamalar, nefes yok, kalp atmıyor, burun delikleri çılgın bir şekilde genişlemiş, onu yok etmek mi yoksa o mu olmak isterdim bilmiyordum.