You searched for: stagnant (Engelska - Turkiska)

and when you get stagnant water, you get mosquitoes.
durgun su olan yerde sivrisinek de olur.

and many think that these countries are stagnant, but they are not.
Çoğu kişinin düşündüğünün tersine bu ülkeler durağan değiller.

attempts to kick start a stagnant economy in greece are not without obstacles.
yunanistan'ın durağan ekonomisini harekete geçirme girişimleri engellerle karşılaşmıyor değil.

income there stayed stagnant, as it zoomed ahead in the rest of the world.
gelir seviyesi, dünyanın geri kalanında artarken orada hareketsiz kaldı.

it was as if i was living in a stagnant pool and cancer dynamited the boulder that was separating me from the larger sea.
sanki durgun bir havuz içinde yaşıyor gibiydim ve kanser beni daha büyük denizden ayıran kaya parçasını dinamitledi.

during the time of the ottoman empire and safavid empire from the 15th century, the development of islamic mathematics became stagnant.
15. yüzyıldan itibaren, osmanlı İmparatorluğu ve safevi hanedanı dönemi esnasında İslam'i matematiğin gelişmesi durgunluğa girdi.

he also called for steps to improve kosovo's stagnant economic and for a quick solution to the problem of its final status.
holkeri ayrıca, kosova'nın durgun ekonomisinin geliştirilmesi ve eyaletin nihai statüsü sorununa acil çözüm bulunması için çağrıda bulundu.

is there any moral basis for asking lower-wage countries to slow their progress because of the damage this might inflict on stagnant economies in western europe?
Ücretlerin düşük olduğu ülkelerden, batı avrupa'daki durgun ekonomiler üzerinde etkileri olabileceği gerekçesiyle ilerleme süreçlerini durdurmaları istenebilir mi?

there is also the concern that when cyprus assumes the eu's rotating presidency in the second half of 2012, the impact on turkey's stagnant accession negotiations could be considerable.
kıbrıs rum kesimi 2012 yılının ikinci yarısında ab dönem başkanlığını devraldığında, bunun türkiye'nin durağan haldeki katılım müzakereleri üzerinde önemli etki yapabileceğine yönelik kaygılar bulunmakta.

as people search for opportunities in bosnia and herzegovina's (bih) stagnant economy, some are looking to this centuries-old tradition.
yüzlerce yıllık bu gelenek, bosna-hersek'in (bh) durgun ekonomisi içinde fırsat yaratılmaya çalışılan alanlardan biri.

well, the thesis of "the bottom billion" is that a billion people have been stuck living in economies that have been stagnant for 40 years, and hence diverging from the rest of mankind.
dipteki milyar tezi, 40 yıldır ekonomisi durgun ülkelerde sıkışıp kalmış olan bir milyar insanın, dünyadaki diğer insanlardan ayrılmakta olduğunu söyler.

"those who dare will sooner or later will be united in their agonies, hopes and dreams, claiming a life free of stagnant commercial and inhuman mentality and function that has been imposed on society," he concluded.
blogcu, "buna cesaret edenler er ya da geç acıları, umutları ve hayallerinde birleşecek ve topluma dayatılmış olan durağan ticari ve insanlık dışı zihniyet ve işlevin dışında bir hayat isteyecek." diye bitiriyor.