You searched for: the agent still there (Engelska - Turkiska)

tom is still there.
tom hâlâ orada.

are you still there?
hâlâ orada mısın?

still, there are exceptions.
ancak istisnalar da yok değil.

still, there is room for improvement.
yine de hala büyüme olanağı var.

then when the photo left, the frame was still there.
daha sonra fotoğraf kaldırıldığında, çerçevesi orada kaldı.

it is still there on the highway --
hem o lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır.

a few were still there with bad grades.
az bir kısmı devam ediyordu fakat notları kötüydü.

but the pleasure and the passion and the joy is still there.
ama zevk, tutku ve sevinç hâlâ orada.

basit and amjad; they are still there.
basit ve amjad; hala oradalar.

still, there has been some disastrous refereeing here.
yine de hakem kararları bir felaketti.

the old brain is still there. you still have that alligator brain.
eski beyin hâlâ orada. hâlâ o timsah beyni sizde var.

education is the agent of progress.
eğitim ilerlemenin temsilcisidir.

but exactly four years after, the photos, most of them are still there.
ama tam olarak dört yıl sonra çoğu fotoğraflar hala orada oluyor.

still, there are several challenges the government must tackle.
yine de, hükümetin uğraşması gereken çok sayıda sorun var.

both are still there on the highway, plain for all to see.
bu her iki şehir harabesi de uğrak bir yol üzerindedir.

there might be storms, but the depth of the ocean is still there, unchanged.
fırtınalar da olabilir, ama okyanusun derinliği hala mevcuttur, değişmemiştir.

still there are some minus points after the extensive testing i did.
kamerayı kapsamlı bir şekilde test ettikten sonra elbette eksik gördüğümüz noktalar da oldu.

people with amputated limbs continue to feel them as if they were still there.
kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.

and like the birds, the joy is still there, even though we have changed what we do to fit the context.
ve kuşlar gibi, hala coşku doluyuz, yaptığımız şeyi mekana uyması için değiştirmiş olsak bile.

so we took vengeance on them. both are still there on the highway, plain for all to see.
bundan dolayı onlardan intikam aldık; her ikisi de açıkça (gözler) ön(ün)dedir.