You searched for: urgency (Engelska - Turkiska)

urgency
urgency

what's the urgency?
aciliyet nedir?

there's no urgency.
hiçbir aciliyet yok.

"we have a sense of urgency.
"İvedi bir durum söz konusu.

and there's an urgency to this.
ve burada bir aciliyet söz konusu.

because i feel an urgency about this.
Çünkü ben bu konudaki aciliyeti hissediyorum.

what is missing is a sense of urgency.
Öncelik anlayışı eksik.

a change in commitment. a new sense of urgency.
sorumlulukta bir değişim. yeni bir öncelik anlayışı.

we've had science proving the urgency of change.
değişimin aciliyetini kanıtlayan bilim var elimizde.

croatian authorities have acknowledged the urgency of meeting this condition.
hırvat yetkililer bu şartın yerine getirilmesinin aciliyetinin farkında.

in cases of exceptional urgency, the commission shallnot conduct such consultations.
bu tür bir gözden geçirmenin ardından, komisyon, önerisini sürdürme, değiştirme veyageri çekme kararıalabilir.

"there is a sense of urgency which needs to be found."
biraz acele etmek gerektiğine inanıyorum." demişti.

i need your help to communicate the gravity and the urgency of this situation and its solutions more effectively.
bu durumun ve çözümlerinin ağırlığını ve aciliyetini daha etkili bir şekilde anlatabilmem için yardımınıza ihtiyacım var.

contrary to widely held assumptions, an emphasis on action provides a special urgency to thinking.
sanıldığının tersine, yaratıcı fikirler acil bir ihtiyaç olduğu zaman daha çok gelir akla.

so you get this sense of urgency, like you need to find as much stuff as possible as soon as possible.
Şu hisse kapılıyorsunuz, kısa zamanda mümkün olduğunca fazla parça bulmalıyım.

there is, therefore, much less urgency at present about bringing the informal sector into the official net.
bu nedenle şu anda kayıtdışı sektörün resmi kayıt altına alınması, acil bir konu olarak görülmüyor.

"progress is now awaited as a matter of urgency," the ministers said in a joint statement.
bakanlar yayınladıkları ortak bildiride, "Şimdi acilen ilerleme bekleniyor." dediler.

a succession of lethal incidents over a two-day period brings home the urgency of a long-standing problem.
İki günlük bir süre içinde peş peşe meydana gelen ölümcül olaylar, uzun zamandır devam eden bir soruna çözüm bulma gereğini gündeme getirdi.

though this explains the lack of evident in-the-field progress, the urgency and necessity of intervention remains.
bu sözler, alandaki ilerlemenin yetersizliğine bir açıklama getirse de, müdahale etmenin aciliyeti ve gerekliliği önemini korumayı sürdürüyor.

if you agree with the factual analysis, but you don't feel the sense of urgency, where does that leave you?
eğer bu gerçekçi analizi kabul ediyorsanız, ama acele etmeniz gerektiğini hissetmiyorsanız, o zaman bu sizi nereye götürür ki?