You searched for: you have to pay for my number at least (Engelska - Turkiska)

i have to at least try.
en azından denemeliyim.

you have to assign at least one column.
en azından bir sütun atamanız gerekiyor.

i have to pay for it.
onu ödemeliyim.

i have to look for my pen.
dolma kalemimi aramak zorundayım.

you don't have to pay in cash.
nakit ödemenize gerek yok.

i have no money to pay for the bus.
otobüse ödemek için param yok.

if they have to pay for it, they use it.
eğer para ödedilerse kullanıyorlar.

you don't need to pay for your lunch.
Öğle yemeği için ödemek zorunda değilsiniz.

all you have to do is ask him to pay the debt.
yapmanız gereken tek şey onun borcu ödemesini istemektir.

do i have to pay you?
sana ödeme yapmalı mıyım?

she has to pay for the book.
o, kitap için ödemek zorunda.

do i have to pay the tax?
vergi ödemek zorunda mıyım?

someday she'll have to pay for what she's done.
o, bir gün yaptığının hesabını vermek zorunda kalacak.

if you want coffee you have to pay for it yourself. it's two euros 50.
eğer kahve isterseniz ödemeniz gerekecek. fiyatı da iki buçuk avro.

all americans have to pay their taxes.
bütün amerikalılar vergilerini ödemek zorundadır.

and i earned enough money to pay for my first year of caltech.
ve caltecht'de ki ilk yılımı karşılayacak kadar para kazandım.

if you have faith and piety, you will receive your rewards and god will not ask you to pay for them.
eğer iman eder korunursanız, allah, ödüllerinizi verecek ve sizden mallarınızı istemeyecektir.

i have to pay attention to manufacturing and distribution.
Üretime ve dağıtıma önem vermeliyim.

tom didn't allow me to pay for dinner.
tom akşam yemeği için ödememe izin vermedi.

rs to pay for mladic, karadzic hague legal defence
mladiç ve karaciç'in lahey'deki savunma masraflarını sc üstlenecek