You searched for: çıkarıldığında (Turkiska - Danska)

İlk çıkarıldığında her şey güllük gülistanlıktı.
da han blev introduceret, gik alt lige, som det skulle.

ne tür bir garanti veriyorsunuz, çıkarıldığında,
hvad garanti har jeg for, at når du har taget den ud,

baban işten çıkarıldığında seni endişelendirmemek için.
for ikke at bekymre dig, da far blev fyret.

birçok kişi önlerine zor bir iş çıkarıldığında sümsükleşir.
de fleste skider i bukserne, hvis man giver dem en udfordring.

batarya çıkarıldığında her şey acil durum moduna geçer.
når batteriet fjernes, vil alting gå i alarmberedskab.

general glaber tarafından memleketinden çıkarıldığında hayatta kaldın.
du overlevede at blive slæbt væk fra dit hjemland af legatus glaber.

sinema salonundan çıkarıldığında... ona küfreden bir kalabalık birikmişti bile.
de har deres morder. det er allerede blevet afgjort i washington.

burada.. bu kalp çıkarıldığında geride kalan bir yabancı doku daha var.
der er væv tilbage, fra da hjertet blev taget ud.

- dışarı çıkarıldığında komadaydı bu yüzden her halükarda yakılmak istiyorum.
- jeg vil bestemt kremeres.

belki bir gün, bilgisayar kafandan çıkarıldığında istediğin hayata kavuşur ve beni unutursun.
en skønne dag når intersecten er ude af dit hoved, og dit liv bliver, som du ønsker, så glemmer du alt om mig.

bütün cesetler çıkarıldığında cinayetin cinsi, gömülü kalma süresi ve kimliklerin tespiti için çalışacağız.
når ligene bliver fjernet, vil vi bestræbe os på at fastslå... dødsårsagen, samt hvor længe, de har ligget der. så vel som identificering, som naturligvis vil gå videre til jer... når de pårørende er underrettet, hvor dette er muligt.

yahuda boylarını teker teker öne çıkardığında, zerah boyu belirlendi. zerahlılar aile aile öne çıkarıldığında zavdi ailesi belirlendi.
derpå lod han judas slægter træde frem, og zeraiternes slægt blev ramt. derpå lod han zeraiternes slægt træde frem familie for familie, og zabdi blev ramt.

"yoldan çıkarıldığınızda dayanabilmeniz için denemeyle birlikte çıkış yolunu da sağlayacaktır." diyor.
"men når du er fristet, vil han også finde en vej "så du kan modstå det."