You searched for: ama nerede (Turkiska - Engelska)

nerede
where

nerede?
where's he gone?

kız nerede?
where is the queen?

affedersiniz, ama kütüphane nerede?
excuse me, but where is the library?

ceketin nerede?
where's your coat?

size ne olduğunu gösteriyor ama nerede olduğunu göstermiyor.
it tells you the what, but it doesn't tell you the where.

ama nerede, ben çok göremedim targovi'de gece kulübü.
but where are they?, i didn't see a lot of night clubs in targovi.

ama bu cümleleri nerede buluruz? ve onları nasıl çeviririz?
but where do we get those sentences? and how do we translate them?

...ama nerede olduklarını ve hangi ülkeye bağlı bulunduklarını söyleyin bana." dedim.
but tell me where they are and the country that owns them."

ama bu nereye gidiyor?
but where is this going?

ben tam olarak kyoko'nun nerede yaşadığını bilmiyorum, ama sannomiya yönünde.
i don't know exactly where kyoko lives, but it's in the direction of sannomiya.

ama neredeyse her defasında doğru çalıştı.
but almost all the time it works.

ama neredeyse hiç bir sıtma uzmanı varlığını bilmiyor.
but almost no malaria experts even know it exists.

ama cidden, gülerken bölüm 21 neredeyse beni ağlatır.
seriously though, episode 21 made me almost cry while laughing.

ama nereye gideceğini düşünmeden önsezileri takip etmeyi öğrendim.
i've learned to follow the hunch, but never assume where it will go.

bu kitap oldukça uzun bir vakit alıyor. ama neredeyse bitirdim.
this book is taking rather a long time, but i'm nearly done.

ama bunu yapamıyorsak, o zaman nereden başlamamız gerektiğini düşünmeye başlayabiliriz.
but if we don't do it, then we can start thinking about where should we start?

ama bir alman ice trenine binip neredeyse arnavutluk'a kadar gidebilirsiniz.
but you can get on a german ice train and make it almost to albania.

böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.
after almost failing to find it, they slaughtered the cow.

bir sürü dergiye abone olduk, ödevimizi yaptık ama başımızı nereye çevirsek böyle görüntülerle karşılaşıyorduk.
we subscribed to a lot of magazines, did our homework, but really everywhere you look around, we were surrounded by images like this.