You searched for: beni neden goturmedin (Turkiska - Engelska)

beni neden etkilemiyor?
why don't they affect me?

beni neden geri aramadı?
why didn't he call me back?

beni neden görmezden geliyorsun?
why are you ignoring me?

beni neden susturmak veya kapatmak istersiniz ki?
why would you want to shut me down or turn me off?

bence neden bahsettiğimi biliyorsun.
i think you know what i'm talking about.

benden neden nefret ediyorsun?
why do you hate me?

ama 18 ay sonra, ona beni neden vurmaya çalıştığını sordum.
but 18 months later, i asked him why he had tried to shoot me.

ya rabbi der, beni neden kör haşrettin, halbuki ben görüyordum.
'my lord' he will say: 'why have you raised me blind when i was able to see'

bence neden burada olduğumu biliyorsun.
i think you know why i'm here.

tom'un benden neden hoşlanmadığını asla anlayamadım.
i never could figure out why tom didn't like me.

benim size gönderilen allah elçisi olduğumu bilip durduğunuz halde, beni neden incitiyorsunuz?"
why do you hurt me while you know certainly that i am the messenger of allah to you?

beni ne zaman arayacaksın
ok dear

İsa onların kötü niyetlerini bildiğinden, ‹‹ey ikiyüzlüler!›› dedi. ‹‹beni neden deniyorsunuz?
but jesus perceived their wickedness, and said, why tempt ye me, ye hypocrites?

beni ne kadar tanıyorsun?
how much do you know?

ve edin fotograflarini gordugumde bence, neden cine gidiyorum? bu dogru.
and when i see ed's photographs i think, why the hell am i going to china? it's true.

ve benim neden aktif olarak gözetilmiş muhalefete ihtiyacımız olduğunu söyleme nedenim.
and that's why i talk about the need to actively manage dissent.

bana beni ne zaman arayacağını söyle.
tell me when you will call me.

ben gerçekten beni ne kadar etkilediğinden sarsıldım.
and i was really struck by how much it affected me.

"İyice yaşlanmışken beni mi müjdeliyorsunuz! beni ne ile müjdeliyorsunuz," dedi.
he said: 'what is this, do you bring me glad tidings even though i am old' of what do you give me glad tidings'

yani siz benim ne aldığımı görürdünüz ben de sizin ne aldığınızı görürdüm.
i mean, you could see what i bought and i could see what you bought.