You searched for: bir de seninle konuşuyorum (Turkiska - Engelska)

seninle konuşuyorum!
i'm talking to you!

seninle konuşuyordum.
i was talking to you.

ben de seninle çalışmaktan keyif aldım.
i've enjoyed working with you, too.

pm: ve eşinin de seninle gazetede çalıştığını belirtmeliyiz.
pm: and we should point out that he works with you as well at the paper.

bana "lütfen hikayemiz de seninle dolaşsın" dediler.
they asked me, "please, make our story travel with you."

neden konuşmak istemediğini biliyorum ben de seninle konuşmak istemiyorum.
i know why you don't want to talk, i also don't want to talk with you.

bir dene.
take a chance.

seninle konuşuyordum ve çok önemli bir konuşma sona erdi
i was talking to you and you ended a very important conversation

Öyleyse, (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. sen, rabbine çağır.
so, [o muhammad], let the disbelievers not contend with you over the matter but invite them to your lord.

bugün de sen unutuluyorsun."
in like manner thou art forgotten this day.

nakliyeyi de sen yapacaksın bak ben karışmam
you're going to perform the transport. i will not involve it.

onu john yapamaz, ben de, sen de.
john can't do it, nor can i, nor can you.

ama biz doğru söylesek de sen bize inanmazsın!
but thou wilt never believe us even though we tell the truth."

bir de baktık ki, onu kurt yemiş. şu anda biz doğru da söylesek, yine de sen bize inanacak değilsin."
but thou wilt never believe us even though we tell the truth."

gerçi allah, her dilediğine işittirirse de sen, kabirlerdekine işittirecek değilsin.
allah makes to hear whosoever he will, but you cannot make those who are in their graves hear.

(melekler de:) sen yücesi, bizim dostumuz onlar değil, sensin.
"god forbid!" (they will answer). "you are our protector not they.

yusuf'u da eşyamızın yanına bırakmıştık. bir de baktık ki, onu kurt yemiş. şu anda biz doğru da söylesek, yine de sen bize inanacak değilsin."
but thou wouldst never believe us, though we spoke truly.'