You searched for: duyabiliyorum (Turkiska - Engelska)

seni duyabiliyorum.
i can hear you.

her şeyi duyabiliyorum.
i can hear everything.

tom'u duyabiliyorum.
i can hear tom.

ben bir şey duyabiliyorum.
i can hear something.

kapıların çarptığını duyabiliyorum.
i could hear doors slamming.

ben böceklerin cıvıltısını duyabiliyorum.
i can hear the chirping of insects.

kulaklığım olmadan güçlükle duyabiliyorum.
i can barely hear without my earphone.

bağırmanıza gerek yok. sizi duyabiliyorum.
you don't have to shout. i can hear you.

tom'un şarkı söylediğini duyabiliyorum.
i can hear tom singing.

bir kedinin pencereyi tırmaladığını duyabiliyorum.
i can hear a cat scratching at the window.

"ne demek istiyorsun?" dediğinizi duyabiliyorum.
you say, "huh, what do you mean?"

tom'un diğer odada konuştuğunu duyabiliyorum.
i can hear tom talking in the other room.

birisi uzaktan kumandayı bana çevirdiğinde bunu duyabiliyorum.
i can hear if someone points at me with a remote control.

aslında şu anda duyabiliyorum, çünkü zamanım bitiyor.
i can actually hear it now, because i see my time is ticking off.

aranızdaki fizikçilerin gözlerini devirdiğini duyabiliyorum ama dayanın.
those of you who are physicists, i hear you rolling your eyes, but bear with me.

fakat 21 yaşımdan beri renkleri görmek yerine onları duyabiliyorum.
but, since the age of 21, instead of seeing color, i can hear color.

yüksek sesle konuşmak zorunda değilsin. seni çok net şekilde duyabiliyorum.
you don't have to speak so loudly. i can hear you very clearly.

bu yüzden renk sensörlerini genişletmeye karar verdim, ve kızılötesi ve morötesini de renk-ses skalasına ekledim ve artık insan gözünün göremediği renkleri de duyabiliyorum.
so i decided to continue extending my color senses, and i added infrared and i added ultraviolet to the color-to-sound scale, so now i can hear colors that the human eye cannot perceive.

ironik bir sekilde, o obje kilarney yontemi ile yapildi, 21. yuzyil icin yepyeni bir yontem, ve ben bunu soylerken geg lynin gulmekten yere yattigini duyabiliyorum.
ironically, that object was made by the killarney process, which is a brand-new process here for the 21st century, and i can hear greg lynn laughing his socks off as i say that.

bu, önümdeki renk frekansını saptayan bir renk sensörü-- ve bu frekansları kafamın arkasına yerleştirilmiş bir çipe yolluyor; böylece önümdeki rengi kemikten, kemik iletimi sayesinde duyabiliyorum.
it's a color sensor that detects the color frequency in front of me — — and sends this frequency to a chip installed at the back of my head, and i hear the color in front of me through the bone, through bone conduction.