You searched for: vaktim yok malesef (Turkiska - Engelska)

buna vaktim yok.
i don't have time for this.

dinlenmeye vaktim yok.
i don't have time to relax.

yarın hiç vaktim yok.
i have no time tomorrow.

seninle uğraşacak vaktim yok.
i have no time to deal with you.

benim şimdi çok vaktim yok.
i don't have much time now.

Öğle yemeği yemek için bugün vaktim yok.
i don't have enough time to eat lunch today.

bugün öğle yemeği yemek için yeterli vaktim yok.
i don't have enough time to eat lunch today.

açıklamaya vaktim yok ama dna ve rna ile ilgili olduğunu söyleyebilirim.
i don't have time to explain it, but it has to do with dna and rna.

burada bir sayfa olacaktı. bunu okumaya vaktim yok, yoksa buradan sürükleneceğim.
there should be a sheet. i don't have time to read this, because i'm going to be yanked off.

Çünkü insanlar "lanet olsun, forma girmek için yeterli vaktim yok;
because people say, "bloody hell mate, i haven't got time to get fit.

fazla vaktimiz yok.
we haven't got much time.

en sonunda bir piramid fikri aklıma geldi, ancak bunun üzerinde detaylı konuşmaya vaktim yok.
i came up with a pyramid eventually, that i don't have the time to go on that.

tasarlanmış fikirlere vaktiniz yok.
you have no time for projected ideas.

açıkcası işin bütün matematiğini anlatacak kadar vaktim yok, ama bunun altında yatan sosyal ağ örgüleridir, çünkü bu bir evrensel olgudur.
well i don't have time to tell you about all the mathematics, but underlying this is the social networks, because this is a universal phenomenon.

bunların hepsine değinecek vaktim yok, ama bunları size gerçekten de karşılaştığımız bazı kötü patojenlerin daha kötü bir hale evrimleşmesini engelleyecek çözümler olduğunu göstermek için buraya koydum.
so, i don't really have time to talk about those things, but i did want to put them up there, just to give you a sense that there really are solutions to controlling the evolution of harmfulness of some of the nasty pathogens that we're confronted with.

orada o kadar çok fotoğraf vardı ki, o yüzden çoğu grafik tasarımcısı arkadaşlara gelmelerini rica ettim, benimle poster yapmak için, çünkü hiç vaktim yok .
i mean, so many pictures, so i asked friends to come, graphic designers most of them, to make posters with me, because i didn't have the time.

okula gitmem lazım, iş bulmam lazım, çocuklarımı derse götürmem gerek..." "Çok meşgulüm, sanat için vaktim yok" diye düşünürsünüz.
i have to go to school, get a job, send my kids to lessons ... " you think, "i'm too busy. i don't have time for art."

ama vaktimiz yok, belki bir başka sefere. ted'e katıldığınız için teşekkürler.
we don't have that, but maybe another time. thank you for coming to ted.

yeterince -- vaktim yoktu. yeterince -- teknoloji yoktu. bilirsiniz, doğru yöneticiye sahip değildim. al gore: yüksek mahkeme.
didn't have the -- time. didn't have the -- technology. you know, i didn't have the right manager. didn't have the ...

ty3 İstanbul sergisine gitmek istedik, fakat vaktimiz yoktu.
ty3 we wanted to go to the istanbul exhibition, but we had no time.