Att försöka lära sig översätta från mänskliga översättningsexempel.
Från professionella översättare, företag, webbsidor och fritt tillgängliga översättningsdatabaser.
yetkili, bankaların daha kısıtlayıcı mali politikalar bekleyebileceklerini söyledi.
on je upozorio banke da mogu da očekuju restriktivniju monetarnu politiku.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 2
Kvalitet:
Şimdi de evlat edinme yasaları fazla kısıtlayıcı olmakla eleştiriliyor.
sada se zakoni zemlje o usvajanju kritikuju kao suviše restriktivni.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
ab pazartesi günü, muammer kaddafi rejimine karşı ek kısıtlayıcı tedbirler almak üzere harekete geçti.
evropska unija je u ponedeljak uvela dodatne restriktivne mere režimu moamera gadafija.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
ina ile hırvat halkını koruma amaçlı bu şartlar, olasi yatırımcılar tarafından genelde fazla kısıtlayıcı bulundu.
takvi uslovi su traženi da bi se zaštitili ina i građani hrvatske, ali je na njih većina potencijalnih investitora gledala kao na suviše restriktivne.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
Şirketler bir süre boyunca merkez bankasının kısıtlayıcı politakalarının kredi ve sermayeyi pahalı, ihracatı ise zor kıldığından yakındı.
preduzeća se već neko vreme žale da je restriktivna politika narodne banke poskupela kreditiranje i otežala izvoz.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
türkiye'deki youtube yasağı, ülkenin kısıtlayıcı yasal sistemi ile bilgi Çağı arasındaki çatışmanın bir sonucu.
zabrana youtube-a u turskoj predstavlja sudar restriktivnog pravnog sistema zemlje i informatičkog doba.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
sırbistan merkez bankası, ülkedeki bankacılık sektörünün kısıtlayıcı mali politika sayesinde istikrarlı gittiğini açıklayarak halkı panik yapmamaya çağırdı.
narodna banka srbije saopštila je da bankarski sektor ostaje stabilan zbog restriktivne fiskalne politike i pozvala građane da ne paniče.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
haberlerde ayrıca: hırvatistan başbakanı 2009 yılı için kısıtlayıcı yeni tedbirler açıkladı ve sırp hükümetinden rtb bor madencilik kompleksine bir özelleştirme girişimi daha.
takođe u vestima: hrvatski premijer saopštio restriktivne nove ekonomske mere za 2009. godinu, a srpska vlada ponovo pokušava da privatizuje rudarsko-topioničarski kompleks rtb bor.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
Ülke, kötü muamele eden aile bireylerine yönelik kısıtlayıcı cezalar vermeyi veya onları evden uzaklaştırmayı ilk defa mümkün kılan yeni bir aile kanununu kabul edip hayata geçirmeye başladı.
usvojen je i počeo je da se primenjuje novi zakon o porodici kojim se po prvi put pruža mogućnost da se nasilnim supružnicima izda zabrana približavanja ili da im se naredi da napuste domaćinstvo.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
kuruluş yaptığı açıklamada, karara gerekçe olarak merkez hükümet bütçesinden gelecek finansmana olan yüksek derecedeki bağlılığın önemli kısıtlayıcı unsur olmasının yanı sıra yüksek altyapı ihtiyaçlarını gösterdi.
izgledi su i dalje stabilni, a kratkoročni rejting je ostao b. agencija je u svom saopštenju kao glavni ograničavajući faktor navela zavisnost od finansiranja iz budžeta centralne vlade, kao i veliku potrebu finansiranja infrastrukture.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
dayakçı eşlere kısıtlayıcı cezalar verilmesine olanak sağlayan yasanın 2005 yılında onaylanması, sırbistan'da aile içi şiddetin azaltılması yolunda atılmış önemli bir adım olarak görüldü.
zakon usvojen 2005. godine kojim se omogućava izdavanje zabrane približavanja za nasilne supružnike mnogi su ocenili kao značajan korak u pravcu smanjenja nasilja u porodici u srbiji.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
daviddi "anayasada, var olan sistemin doğru sistem olduğuna ilişkin hiçbir madde bulunmuyor, sanırım yorumlar kısıtlayıcı bir çerçeveden yapılıyor " dedi.
«u ustavu ne postoji ništa što ukazuje da je sadašnji sistem pravi sistem, čini se da je takav stav zasnovan na restriktivnom tumačenju», rekao je on.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
Varning: Innehåller osynlig HTML-formatering
bakan, "gelecek yıl, hırvatistan'ın suç faaliyetleri yoluyla mülk edinmiş olanlara karşı kısıtlayıcı yasalar uygulama yönündeki kararlılığı açısından önemli bir yıl olmalıdır.
"naredna godina trebalo bi da bude ključna u pogledu rešenosti hrvatske da uvede restriktivnije zakone protiv onih koji stiču imovinu preko kriminalnih aktivnosti.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
Varning: Innehåller osynlig HTML-formatering
bunu göz önünde tutarak, devlet düzeyindeki dış ticaret ve ekonomik ilişkiler bakanlığı geçtiğimiz günlerde savunma sektöründe faaliyet gösteren şirketlerde %49 yabancı hisse gerektiren kısıtlayıcı tedbirleri kaldırmak üzere doğrudan dış yatırım politikasıyla ilgili yasayı değiştirmek için çalışmalara başladı.
sa tim na umu, državno ministarstvo sa spoljnu trgovinu i ekonomske odnose nedavno je počelo da radi na izmeni zakona o politici direktnih stranih investicija, kako bi se ukinule restriktivne mere vezane za uslov od 49 odsto stranog udela u kompanijama vojne industrije.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
ab kriz zirvesi öncesinde brüksel'de bir araya gelen 27 üye ülkenin dışişleri bakanları, kısıtlayıcı tedbirlere tabi olan libyalıların yer aldığı listeye bir ekleme yaptı ve libya'nın önde gelen beş finans grubuna yaptırım uyguladı.
na sastanku u briselu uoči kriznog samita eu, ministri inostranih poslova 27 država članica produžili su listu libijaca na koje se odnose restriktivne mere i uvele sankcije za pet ključnih finansijskih grupa u libiji.
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
"bu yüzden de orhan pamuk davası hakkındaki kararın onlar için de olumlu bir sonuca giden yolu açmasını, böylece bütün türk vatandaşlarının ifade özgürlüğüne saygı duyulmasını sağlamasını umut ediyorum," diyen rehn şöyle devam etti: "benim açımdan, türkiye'nin mevcut ceza kanununda, ifade özgürlüğünü sınırlayan, suiistimale ve kısıtlayıcı yorumlara açık boşlukların kapatılması gerektiği son derece açıktır."
«stoga se nadam da će odluka vezana za slučaj orhana pamuka utrti put pozitivnom ishodu i njihovih slučajeva, kako bi se u potpunosti ispoštovala sloboda izražavanja svih građana turske», rekao je ren. «meni je jasno da turska treba na odgovarajući način da popuni rupe u sadašnjem krivičnom zakonu koji ostavlja previše prostora za neispravna i restriktivna tumačenja, čime se ograničava sloboda izražavanja.»
Senast uppdaterad: 2016-01-20
Användningsfrekvens: 1
Kvalitet:
Varning: Innehåller osynlig HTML-formatering