Şunu aradınız:: çalışmadığı (Türkçe - İngilizce)

Çalışmadığı için onu okuldan attılar.
they booted him out of school for not studying.

tom daha çok çalışmadığı için pişmanlık duyuyor.
tom regrets not having studied harder.

site artık çalışmadığı için sertifika iptal edildi.
the certificate has been revoked because this site is no longer in operation

beyninin olması gibi çalışmadığı numarası yapmak beynin olması gibi çalışmadığı anlamına geliyor.
so faking your brain going wrong is evidence that your brain has gone wrong.

elfman, daha önce bu film gibi büyük ölçekli ve bütçeli bir filmde çalışmadığı için endişeliydi.
elfman was worried, as he had never worked on a production this large in budget and scale.

kumandanın çalışmadığı durumda tv de bir sorun olup olmadığını anlamak için tv üzerindeki tuşlar ile açmayı denemesini söyleyebiliriz.
you can say that you can try to turn on tv by the keys on tv for understanding whether or not there is a problem with tv when remote control is not working.

bu kontroller sırasında sistemin düzgün bir şekilde çalışmadığı anlaşılırsa, şüpheli zaman dilimleri arasındaki sonuçlar geçersizdir.
if it is understood that the system is not operating properly during these checks, the results between suspicious periods of time are invalid.

İşe gelmediği ya da işte çalışmadığı halde giriş-çıkış kartını başkası aracılığıyla okutmak ya da okutturmak, bu işe aracı olmak
swiping or causing to swipe its entrance/exit card when it does not come to the work or even if it has not worked, mediating in this issue

a) Çalışmadığı halde kanunen çalışma süresinden sayılan zamanlar ile günlük ücret ödenen veya ödenmeyen kanundan veya sözleşmeden doğan tatil günleri,
a) holidays recognized by the law or contract with paid or non-paid daily wage with the periods deemed from legally working period even if it has not been worked,

bununla beraber, sıklıkla karşılaşılan bir sorun bu bilgilerin, sürece dahil olan bazı aktörlerin birlikte çalışmadığı durumlarda birleştirilebilecek koordine ve sistematik bir şekilde toplanmamasıdır.
however, a problem frequently encountered is that this information is not collected in a coordinated and systematic manner, which may be compounded when some of the actors involved do not work together.

ancak gaşi, pek çoğu hala savaş travması ve yoksullukla karşı karşıya olduğu ve ne ebeveynleri ne de hükümet bu sorunları çözmeye çalışmadığı için, öğrencilerle uğraşmanın zor olabileceğini de belirtti.
but gashi also said that pupils can be hard to work with, as many still face war trauma and poverty -- and neither parents nor the government address either issue.

ancak yetkili, belgrad'ın ademi merkeziyet süreci aracılığıyla kosova'da bir nevi sırp tarafı yaratmaya çalışmadığı konusunda güvence verdiğini de sözlerine ekledi.
however, he added, belgrade did provide assurances that it is not seeking to create some sort of serb entity in kosovo by means of the decentralisation process.

internet bağlantınızın etkin olduğuna emin olun ve aynı bağlantıyı kullanan diğer uygulamaların çalışıp çalışmadığını denetleyin.
make sure your internet connection is active and check whether other applications that rely on the same connection are working.