Profesyonel çevirmenler, işletmeler, web sayfaları ve erişimin serbest olduğu çeviri havuzlarından.
kükürt emisyonları düşerken, azot şu anda havamızdaki başlıca asitleştiren bileşendir.
angesichts des rückgangs der schwefelemissionen nimmt heute der stickstoff rang eins unter den zur versauerung führenden luftschadstoffen ein.
böylece, sonuç olarak insanların kükürt dioksite maruz kalması azalmışsa da toplam emisyon azalmamıştır.
damit wurde zwar die belastung der menschen durch schwefeldioxid gesenkt, nicht aber dessen insgesamt emi5 ierte menge.
hava kirliliği politikasının son on yıllardaki büyük başarı öykülerinden biri, kükürt dioksit emisyonlarındaki olağanüstü azalma olmuştur.
einer der großen erfolge der strategie zur luftreinhaltung während der letzten jahrzehnte war die drastische verminderung der schwefeldioxidemissionen.
anna haritaları kullanarak partikül madde, ozon, azot dioksit, kükürt dioksit ve diğerlerine ilişkin yorumları ve tahminleri tarayabilir.
anhand von karten kann anna sich über die aktuellen werte und vorhersagen zu schwebstaub, ozon, stickstoffdioxid und schwefeldioxid und vielen anderen stoffen informieren.
onları saptıran İblis ise canavarla sahte peygamberin de içinde bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldı. gece gündüz, sonsuzlara dek işkence çekeceklerdir.
und der teufel, der sie verführte, ward geworfen in den feurigen pfuhl und schwefel, da auch das tier und der falsche prophet war; und sie werden gequält werden tag und nacht von ewigkeit zu ewigkeit.
kükürt dioksit farklı bir durumdur: karayolu taşımacılığı emisyonlarındaki büyük düşüşler (% 61) uluslararası deniz taşımacılığındaki benzer bir artışla karşılanmıştır.
bei schwefeldioxid liegt der fall anders: starken senkungen in den emissionen aus dem straßentransport (61 %) standen ebenso starke anstiege der emissionen aus dem internationalen seetransport gegenüber.
onu salgın hastalıkla, kanla cezalandıracağım; onun, ordusunun, ondan yana olan birçok ulusun üzerine sağanak yağmur, dolu, ateşli kükürt yağdıracağım.
und ich will ihn richten mit pestilenz und blut und will regnen lassen platzregen mit schloßen, feuer und schwefel über ihn und sein heer und über das große volk, das mit ihm ist.
görümümde atları ve binicilerini gördüm. ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. atların başları aslan başına benziyordu. ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu.
und also sah ich die rosse im gesicht und die daraufsaßen, daß sie hatten feurige und bläuliche und schwefelige panzer; und die häupter der rosse waren wie die häupter der löwen, und aus ihrem munde ging feuer und rauch und schwefel.
toplantının başlangıcı: aralık 1999durum: temmuz 2001’de geçici olarak kapatıldı Şunlara ilişkin geçiş düzenlemeleri konusunda anlaşmaya varılmıştır: > 2005’e kadar ambalaj atıkları için geri kazanım hedefleri > 2012’ye kadar kentlerdeki atık suyun işlenmesi > sıvı haldeki, belirli yakıtların içerdiği kükürt miktarının bir yıl içinde azaltılması doğayı koruma, iç piyasanın temelleri, yasalar ve yasalar çerçevesinde (hava, atık, su, etki değerlendirmesi, bilgiye erişim) değişimine ilişkin olarak geçiş önlemleri tanınmamıştır.
verhandlungen eröffnet: juli 2001stand: offen Übergangsregelungen beantragt für: > verringerung des schwefelgehalts in flüssigkraftstoffen > emissionen flüchtiger organischer verbindungen aus der lagerung von benzin > wiedergewinnung und recycling von verpackungsabfall > mülldeponien > aufbereitung städtischer abwässer > entsorgung gefährlicher stoffe in oberflächenwasser > integrierte verschmutzungsverhütungund -kontrolle > emissionen flüchtiger organischer verbindungen in bestimmten tätigkeiten und anlagen ❚ zypern