Şunu aradınız:: ayrılığa (Türkçe - Çekçe)

ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.
níž (míněním) se rozcházejí.

(İnanıp inanmamakta) ayrılığa düşmektedirler.
níž (míněním) se rozcházejí.

o, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir.
k bohu se uskuteční návrat vás všech, a on vás poučí o tom, o čem jste byli v rozporu.

kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler.
a upadli do rozporů teprve tehdy, když dostalo se jim vědění.

kendilerine bilgi gelinceye dek de ayrılığa düşmediler.
a upadli do rozporů teprve tehdy, když dostalo se jim vědění.

fakat, kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düştüler.
a upadli do rozporů teprve tehdy, když dostalo se jim vědění.

ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim."
a pak se ke mně všichni navrátíte a rozsoudím mezi vámi to, v čem jste se rozcházeli.

İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler.
lidé původně jen národ jediný tvořili, avšak pak se v názorech rozešli.

fakat onlar işlerinde ayrılığa düştüler; hepsi bize döneceklerdir.
avšak oni se ve věci své mezi sebou rozpoltili, však přesto se všichni k nám navrátí.

ayrılığa düştükleri bu konuda onların arasında allah karar verecektir.
bůh věru pak mezi nimi rozsoudí to, o čem ve sporu byli.

allah, inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile eriştirdi.
a nyní bůh přivedl z dovolení svého ty, kdož uvěřili, k pravdě, o níž se dříve rozcházeli v názorech.

ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında kıyamet günü allah aranızda hükmünü verecektir.
a bůh rozsoudí mezi vámi v den zmrtvýchvstání to, o čem jste se tak hádali."

ayrılığa düştüğünüz herhangibir şeyde hüküm vermek, allah'a aittir.
a ať již na cokoliv máte různé názory, rozsouzení toho patří bohu.

ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, allah'a mahsustur.
a ať již na cokoliv máte různé názory, rozsouzení toho patří bohu.

artık allah, ayrılığa düştükleri şey hakkında, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
v den zmrtvýchvstání však bůh rozsoudí mezi nimi to, oč se hádali.

aralarından bölükler, ayrılığa düştü; yazıklar olsun zulmedenlere elemli günün azabından.
a byly strany mezi nimi názorů různých o něm; a běda těm, kdož křivdili, před trestem dne bolestného.

allah, inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile eriştirdi. allah dilediğini doğru yola eriştirir.
a přivedl bůh ty, kteří uvěřili, ku pravdě o tom, v čem z dovolení jeho se rozcházeli: a bůh vede, koho chce, ke stezce přímé.

allah kıyamet günü, ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda hükmedecek(haklıyı, haksızı ayıracak)tır.
a bůh rozsoudí mezi vámi v den zmrtvýchvstání to, o čem jste se tak hádali."

allah'ın ipine topluca sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin. allah'ın size olan nimetini anımsayın.
přidržujte se pevně provazu božího všichni a nerozdělujte se!

artık ayrılık vakti geldiğini kendisi de anlar.
a myslí (člověk), že jest mu loučiti se,