From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.
spetta forse a me giudicare quelli di fuori? non sono quelli di dentro che voi giudicate
İnanlılar topluluğunun dışındakileri yargılamaya benim ne hakkım var? sizin de yargılamanız gereken kişiler topluluğun içindekiler değil mi?
allah vi ordina di restituire i depositi ai loro proprietari e di giudicare con equità quando giudicate tra gli uomini.
allah emaneti sahiplerine vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.
v'è tra voi chi, avendo una questione con un altro, osa farsi giudicare dagli ingiusti anziché dai santi
sizden birinin öbürüne karşı bir davası varsa kutsallar önünde değil de, imansızlar önünde yargılanmaya cesaret eder mi?
ipocriti! sapete giudicare l'aspetto della terra e del cielo, come mai questo tempo non sapete giudicarlo
sizi ikiyüzlüler! yeryüzünün ve gökyüzünün görünümünden bir anlam çıkarabiliyorsunuz da, şimdiki zamanın anlamını nasıl oluyor da çıkaramıyorsunuz?
di': “credo in tutta la scrittura che allah ha rivelato. mi è stato ordinato di giudicare con equità tra voi.
onların keyiflerine uyma ve de ki: "ben allah'ın kitaptan indirdiğine inandım ve bana aranızda adaleti gerçekleştirmem emredildi.
la corte di giustizia è competente a giudicare in virtù di una clausola compromissoriacontenuta in un contratto di diritto pubblico o di diritto privato stipulato dall’unione oper conto di questa.
adalet divanı’nın, madde iii-337’nin 2. paragrafında belirtilen zararın telafisiyle ilgiliihtilaf durumlarında yargılama yetkisi vardır.
avrei molte cose da dire e da giudicare sul vostro conto; ma colui che mi ha mandato è veritiero, ed io dico al mondo le cose che ho udito da lui»
‹‹sizinle ilgili söyleyecek ve sizleri yargılayacak çok şeyim var. beni gönderen gerçektir. ben ondan işittiklerimi dünyaya bildiriyorum.››
essi dovranno giudicare il popolo in ogni circostanza; quando vi sarà una questione importante, la sottoporranno a te, mentre essi giudicheranno ogni affare minore. così ti alleggerirai il peso ed essi lo porteranno con te
halka sürekli onlar yargıçlık etsin. büyük davaları sana getirsinler, küçük davaları kendileri çözsünler. böylece işini paylaşmış olurlar. yükün hafifler.
chi sei tu per giudicare un servo che non è tuo? stia in piedi o cada, ciò riguarda il suo padrone; ma starà in piedi, perché il signore ha il potere di farcelo stare
sen kimsin ki, başkasının kulunu yargılıyorsun? kulu haklı çıkaran da haksız çıkaran da efendisidir. kul haklı çıkacaktır. Çünkü rabbin onu haklı çıkarmaya gücü vardır.
sfugge alla gente, per via della disgrazia che gli è stata annunciata: deve tenerla nonostante la vergogna o seppellirla nella polvere? quant'è orribile il loro modo di giudicare.
müjdelendiği bu kötü haberin etkisiyle utanıp eşinden dostundan saklanmaya çalışır.Şimdi ne yapsın:hor, hakir, itilip kakılan bir bela olarak onu hayatta mı bıraksın, yoksa toprağa mı gömsün, ne yapsın? diye kara kara düşünür!dikkat ediniz, ne fena hükümlerdi verdikleri bu hükümler!