Sie suchten nach: i'm mİlk the cows (Englisch - Türkisch)

save the cows!
İnekleri kurtar!

the cows are on the farm.
İnekler çiftlikte.

the cows are eating grass.
İnekler ot yiyorlar.

the cows looked big and docile.
İnekler kocaman ve uysal görünüyordu.

the cows are more useful, he adds.
ve inekler daha yararlı diye ekliyor.

you can wait until the cows come home!
İnekler eve gelene kadar bekleyebilirsin!

the cows behind my house only eat tulips.
benim evimin arkasındaki inekler sadece laleleri yiyorlar.

save the cow
freelancer

back to the cow.
İneğe dönelim.

analyn sold the cow.
analyn ineği sattı.

a barking dog announces visitors, but the cows are lazing around.
gökyüzünde pamuk gibi bulutlarla, güzel ve güneşli bir bahar günü.

the cow supplies us with milk.
İnek bize süt sağlamaktadır.

they said, "we are confused about the cow, for to us all cows look alike.
"(ey musa!) bizim için, rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık.

why the cow was crossing the road, you know.
neden inekler yolda kesiliyordu, biliyorsunuz.

if the cow was purple, you'd notice it for a while.
eğer inek mor olsaydı, bir süreliğine onu farkederdiniz.

when you do that, the cow gives birth to a gar.
bunu yaptığınızda, inek bir gar doğurur.

after almost failing to find it, they slaughtered the cow.
"İşte şimdi gerçeği getirdin" deyip ineği boğazladılar; az daha yapmayacaklardı.

but if the cow was purple -- isn't that a great special effect?
peki ya bu inek mor olsaydı-- bu hakikaten de harika bir özel etki değil mi?

and you might say, "well, god designed the cow."
diyebilirsiniz ki, "İneği tanrı tasarladı."

we said, "strike the person slain with some part of the cow."
"(düvenin) bir parçasıyla ona (öldürülene) vurun," dedik.