Sie suchten nach: sorrowful (Englisch - Türkisch)

so be not sorrowful over the people who disbelieve.
kafirler topluluğuna üzülme.

so musa returned unto his people, indignant and sorrowful.
bunun üzerine musa, kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndü.

the things that my soul refused to touch are as my sorrowful meat.
beni hasta ediyorlar.

when our messengers came to lot, he became sorrowful and felt totally helpless.
elçilerimiz lut'a gelince, onlara kötü davranıldı.

for i have satiated the weary soul, and i have replenished every sorrowful soul.
yorgun cana kana kana içirecek, bitkin canı doyuracağım.››

but i am poor and sorrowful: let thy salvation, o god, set me up on high.
senin kurtarışın, ey tanrı, bana bir kale olsun!

and he took with him peter and the two sons of zebedee, and began to be sorrowful and very heavy.
petrus ile zebedinin iki oğlunu yanına aldı. kederlenmeye, ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı.

and saith unto them, my soul is exceeding sorrowful unto death: tarry ye here, and watch.
onlara, ‹‹Ölesiye kederliyim›› dedi. ‹‹burada kalın, uyanık durun.››

and they were exceeding sorrowful, and began every one of them to say unto him, lord, is it i?
bu söz onları kedere boğdu. teker teker, ‹‹ya rab, beni demek istemedin ya?›› diye sormaya başladılar.

so be not sorrowful over the people who are the fasiqun (rebellious and disobedient to allah)."
artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme" dedi.

though sorrowful, the messages also highlighted the late singer's ideals: peace, solidarity and unity.
mesajlar hüzünlü olmalarına karşın genç şarkıcının ideallerini de vurguluyorlardı: barış, dayanışma ve birlik.

and they began to be sorrowful, and to say unto him one by one, is it i? and another said, is it i?
onlar da kederlenerek birer birer kendisine, ‹‹beni demek istemedin ya?›› diye sormaya başladılar.

and when moses returned to his nation, angry and sorrowful, he said: 'evil is what you have done in my absence!
musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: "beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz?

then moses returned very angry and sorrowful to his people, saying, 'my people, did your lord not promise a fair promise to you?
bunun üzerine musa, kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndü. dedi ki: "ey kavmim, rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı?

so musa returned unto his people, indignant and sorrowful. he said: o my people! promised there not your lord unto you an excellent promise!
bunun üzerine musa, çok kızgın ve üzüntülü bir halde kavmine döndü: "ey kavmim, dedi, rabbiniz size güzel bir va'idde bulunmamış mıydı?

i may feel sorrowful, or happy, or exhilarated, or angry when i play certain pieces of music, but i'm not necessarily wanting you to feel exactly the same thing.
Çalarken kendimi hüzünlü hissedebilirim, ya da mutlu, ya da coşkulu, ya da kızgın ama bu illa ki sizin de benimle aynı şeyleri hissetmenizi istediğim anlamına gelmez.

verily, verily, i say unto you, that ye shall weep and lament, but the world shall rejoice: and ye shall be sorrowful, but your sorrow shall be turned into joy.
size doğrusunu söyleyeyim, siz ağlayıp yas tutacaksınız, dünya ise sevinecektir. kederleneceksiniz, ama kederiniz sevince dönüşecek.

and when moses returned to his nation, angry and sorrowful, he said: 'evil is what you have done in my absence! would you hasten the retribution of your lord' he threw down the tablets, and seizing his brother by the head, dragged him towards him.
musa, kızgın bir halde acıklanarak kavmine dönünce dedi ki: benden sonra ne de kötü bir iş işlediniz, rabbinizin vaadettiği müddet bitmeden acele mi ettiniz? ve levihleri atıp kardeşinin saçından, sakalından tutarak kendisine doğru çekmeye başladı.