Sie suchten nach: çalışmıştı (Türkisch - Englisch)

konuşmayla ilgili çok çalışmıştı.
he had worked hard on the speech.

hukuk bürosunda altı yıl çalışmıştı.
he had worked for the law firm for six years.

babası İskoçya, glasgow'daki tersanelerde çalışmıştı.
his father worked at the shipyards in glasgow, scotland.

derviş yaklaşık 24 yıl dünya bankası'nda çalışmıştı.
dervis had worked for the world bank for nearly 24 years.

ve nescafe sayesinde kahve üzerinde oldukça fazla çalışmıştı.
and coffee is something he did a lot of work with, with nescafe.

atul karwal: aproch organizasyonu daha öncede çocuklar için çalışmıştı.
atul karwal: aproch is an organization which has been doing things for kids earlier.

yanında john mccrea, Örümcek adam'da mürekkepçi olarak çalışmıştı.
next to him is john mccrea, who was an inker for spiderman.

avramoviç hiperenflasyonu karşılıksız para basılmasını önleyen bir ekonomik programla durdurmaya çalışmıştı.
avramovic attempted to halt this hyperinflation with an economic programme that stopped the printing of money without backing.

genç bir mühendis olan taptunov daha önce üç aylığına bağımsız bir yüksek mühendis olarak çalışmıştı.
toptunov was a young engineer who had worked independently as a senior engineer for approximately three months.

mara 2010 david fincher yapımı "the social network"te de birlikte çalışmıştı.
mara had worked with fincher in his 2010 film "the social network".

aslında sadece bilgisayarı kapatmaya çalışmıştı sora, bu sözcükleri gördükten sonra okumak dışında bir şey yapamaz oldu.
sora, who had actually tried to turn off the pc just then, was unable to do anything other than read that after seeing those words.

Çalışmayan sürüyle denemelerden, uçuşlardan sonra bu çalışmıştı, ve uçak yavaş yavaş dahada iyi bi hale geldi.
we didn't -- a lot of flying, a lot of experiments, a lot of things that didn't work, and ones that did work, and the plane kept getting a little better, a little better.

ardından eski başbakan vlado buckovski altı aydan uzun süreyle rapor vermemiş olanları silmek suretiyle işsiz listesini güncellemeye çalışmıştı.
subsequently, former prime minister vlado buckovski tried to update the list of unemployed by erasing those who had not reported for more than six months.

mayhew gibi faulkner de güney rönesansı'nın önde gelen yazarlarından biri olarak biliniyordu ve sonraki dönemde sinema sektöründe çalışmıştı.
like mayhew, faulkner became known as a preeminent writer of southern literature and later worked in the movie business.

daha önceden, sırbistan'da en çok satılan maden suyu olan knjaz milos'un üreticisini satın almaya çalışmıştı.
previously, he attempted to buy the producer of the most widely sold mineral water in serbia, knjaz milos.

merhum sdp lideri ivica racan, ljubo jurciç ile parti için yeni bir strateji üzerinde çalışmıştı. [getty images]
the late sdp leader ivica racan worked with ljubo jurcic on a new strategy for the party. [getty images]

1958 yılında colorado Üniversitesi'nde piyano ve kompozisyon profesörü olmadan önce, virginia'da bir okulda da öğretmen olarak çalışmıştı.
his first teaching job was at a college in virginia, before he became professor of piano and composition at the university of colorado in 1958.

hükümet kendisini "kamu düzenine yönelik bir tehdit" olarak nitelemiş ve o tarihte iki diğer şüpheli aşırılık yanlısı İslamcı radikali daha sınırdışı etmeye çalışmıştı.
the government termed him a "threat to public order" and sought at that time to deport another two suspected islamic extremists.

ardından eski başbakan vlado buckovski altı aydan uzun süreyle rapor vermemiş olanları silmek suretiyle işsiz listesini güncellemeye çalışmıştı. 2005 ve 2006 yıllarında yaklaşık 85 bin kişi listelerden çıkarılmış, ancak bunların çoğu tekrar rapor vermeye başlamıştı.
subsequently, former prime minister vlado buckovski tried to update the list of unemployed by erasing those who had not reported for more than six months. around 85,000 people were dropped from the lists in 2005 and 2006, but many have started reporting again.

küçükken kitap okumayı hiç sevmezdim - babam bana hardy boys okutmaya çalışmıştı; ben nancy drew'u okumayı denedim - ama hiç birine ısınamamıştım.
and i had never been a reader when i was young -- my dad had tried me with the hardy boys; i tried nancy drew; i tried all that -- and i just didn't like reading books.