Results for falleth translation from English to Turkish

in thoughts from the visions of the night, when deep sleep falleth on men,
İnsanları ağır uyku bastığı zaman,

a wicked messenger falleth into mischief: but a faithful ambassador is health.
güvenilir elçiyse şifa getirir.

who it is unto whom cometh a doom that will abase him, and on whom there falleth everlasting doom.
"alçaltıcı azap kime geliyormuş ve sürekli azabı kim hakediyormuş!"

and whoso falleth not down and worshippeth shall the same hour be cast into the midst of a burning fiery furnace.
her kim yere kapanıp tapınmazsa hemen kızgın fırına atılacaktır.››

he that hath a froward heart findeth no good: and he that hath a perverse tongue falleth into mischief.
diliyle aldatan da belaya düşer.

for a just man falleth seven times, and riseth up again: but the wicked shall fall into mischief.
ama kötüler felakette yıkılır.

in a dream, in a vision of the night, when deep sleep falleth upon men, in slumberings upon the bed;
yatakta yatarlarken,

and unto allah falleth prostrate whosoever is in the heavens and the earth, willingly or unwillingly, as do their shadows in the morning and the evening hours.
göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece allah'a secde ederler.

and among mankind is he who worshippeth allah upon a narrow marge so that if good befalleth him he is content therewith, but if a trial befalleth him, he falleth away utterly.
Öyle insanlar vardır ki allah'a, sırf bir hesaba binaen, imanla küfrün arasında bir yerde ibadet eder. Şayet umduğu faydayı elde ederse onunla huzur bulup sevinir, eğer bir sıkıntı ve imtihana mâruz kalırsa yüzüstü dönüverir.

not a leaf falleth but he knoweth it, nor a seed-grain groweth in the darkness of the earth, nor aught of fresh or dry but is in a book luminous.
bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. yerin karanlığında bir tane, yaş veya kuru hiçbir şey yok ki apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın.

a heavy rain falleth upon it, and it yieldeth its fruits two-fold and if no heavy rain falleth upon it, then a gentle rain and allah is of that which ye work beholder.
bol yağmur düşmese de hafif bir yağmur, bir çisinti de yetişir. allah ne yaparsanız hepsini görür.

not a leaf falleth but he knoweth it, not a grain amid the darkness of the earth, naught of wet or dry but (it is noted) in a clear record.
bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. yerin karanlığında bir tane, yaş veya kuru hiçbir şey yok ki apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın.

and among mankind is he who worshippeth allah upon a narrow marge so that if good befalleth him he is content therewith, but if a trial befalleth him, he falleth away utterly. he loseth both the world and the hereafter. that is the sheer loss.
ve insanlardan, allah'a kalbiyle değil de diliyle kulluk eden de var; ona bir hayır isabet ederse kalbi yatışır o hayır yüzünden, fakat bir sınamaya uğrarsa yüzü dönüverir; dünyada da ziyan eder, ahirette de; işte budur apaçık ziyan.

*and to the confluent of the rivers iomanes and ganges, where both meet together, 225 miles, and many put thereto 13 miles more*from thence to the town palibotta 425 miles*and so to the mouth of the ganges where he falleth into the sea 638 miles.
:* ve iomanes ile ganj'ın birbirine karıştığı yere kadar 225 mil, bazıları buna 13 mil daha ekler:* birleşim noktasından da palibotta şehrine kadar 425 mil:* ve ganj'ın denize döküldüğü yere kadar 638 mil.