Results for maybe we can videocall to see as ... translation from English to Turkish

maybe we can talk.
belki konuşabiliriz.

maybe we can make a deal.
belki de bir anlaşma yapabiliriz.

we can start to see that system.
sistemi görmeye başlayabiliyoruz.

but i hope maybe we can share one or two things as the day progresses.
umarım, günün ilerleyen saatlerinde belki bir iki şey paylaşabiliriz.

maybe we can be more optimistic because of the spread of democracy.
belki sadece demokrasinin yayılıyor olması konusunda iyimser olabiliriz.

and maybe we can get started small with things that we know are effective.
ve belki de etkileyici olduğunu düşündüğümüz küçük şeyler ile başlayabiliriz.

maybe we can do it, maybe it's possible -- who knows?
belki yapabiliriz, belki olasıdır -- kim bilir?

we say to ourselves, "maybe we can make fish sticks with it or something."
kendi kendimize diyoruz ki: "belki kızartmasını falan yaparız".

and we started with the hope that maybe we can sort of tweak our financial institutions, tweak our technologies to make ourselves better.
ve belki finansal enstitülere ve teknolojilerimize bir nevi ince ayar çekerek kendimizi daha iyi hale getiririz umuduyla başlamıştık.

and we can't go back and see that today, but maybe we can preserve what we have left.
ama bugün oraya gidip bunu göremeyiz, fakat belki de elimizde kalanı koruyabiliriz.

the kosovo police need reform and after that maybe we can start believing them," he said.
kosova polisi'nin reforma ihtiyacı var ve ondan sonra belki onlara inanmaya başlayabiliriz." dedi.

so, if i, kind of, break this bread, maybe we can share this now a little bit here.
Şimdi bu ekmeği bölüp, birazını burada paylaşabiliriz.

so i go, "you know, why don't we go on the internet, and maybe we can see ... like on wikipedia."
ben de "İnternete neden gireriz biliyorsun, ve belki de bunu ... mesela wikipedia'da görebiliriz..."

maybe we can give him a little bioluminescence here -- give him a headlight, maybe a brake light, turn signals.
belki buna biraz parlama özelliği ekleyebiliriz... bir far koyarız... belki bir fren lambası... dönüş sinyalleri.

because maybe we can glean information -- not just how to move people up to the average, but how we can move the entire average up in our companies and schools worldwide.
Çünkü belki bilgiyi azar azar toplayabiliriz -- sadece insanları ortalamaya nasıl yükselteceğimiz değil, dünya çapında şirketlerimizde ve okullarımızda tüm ortalamayı nasıl yükselteceğimiz hakkında.

and by doing so, very fast, we can have like a second-line opinion to see which patients are positive, which are negative.
ve böyle çok hızlı bir şekilde hangi hastaların pozitif hangilerinin negatif olduğuyla ilgili ikinci bir fikrimiz oluyor.

if we learn to speak to one another, albeit through translation, then we can begin to see choice in all its strangeness, complexity and compelling beauty.
Ötelenme sürecinde de olsa diğerleri ile konuşmayı öğrenebilirsek o zaman seçimlerin kendi yabancılığını, karmaşıklığını ve zorlayıcı güzelliğini görebiliriz.

it would be ridiculous to claim that we know how we make consciousness in our brains, but we certainly can begin to approach the question, and we can begin to see the shape of a solution.
beyinlerimizde şuurluluğun nasıl oluştuğunu bildiğimizi iddia etmek komik olurdu, ama bu soruna yaklaşım göstermeye ve çözümün çerçevesini görmeye başlayabiliriz.

and we then wanted to see whether we can match our ancestral maps with digital maps made somewhere in the world.
daha sonra, atalardan kalma haritalarımızın, dünyanın bir başka yerinde yapılmış dijital haritalarla eşleşip eşleşemeyeceğini görmek istedik.

and so we work on these particular issues to see if we can create a morality from the bottom up, so to speak, without necessarily god and religion involved, and to see how we can get to an evolved morality.
aşağıdan yukarıya bir ahlak anlayışı yaratabilir miyiz diye görmek için bu konular üzerinde çalışıyoruz, tanrıyı ve dini karıştırmadan evrimleşmiş ahlağa ulaşabilir miyiz diye bakıyoruz.