Results for pragmatic translation from English to Turkish

she is also immensely pragmatic.
son derece de işini bilen bir kadın.

they're using pragmatic chaos now.
Şu an 'pragmatik kaos' u kullanıyolar.

i have been told that i am pragmatic, and i am.
bana pragmatik olduğum söylendi, ve öyleyim.

"i want to be more pragmatic than political," he said.
de kermabon, "siyasiden çok pragmatik olmak istiyorum." dedi.

"explorations in pragmatic economics", oxford university press.
"explorations in pragmatic economics", oxford university press.

so in response to such a pragmatic question, we need to be bold.
böyle pratik bir soruya cevap olarak, cesur olmak zorundayız.

as such, it is a pragmatic solution to a difficult philosophical question.
bu problem, aynı zamanda soru cevaplama yarışmalarına da esin kaynağı olmuştur.

belgrade also would be urged to adopt a more pragmatic approach regarding kosovo.
belgrad'a kosova konusunda daha pragmatik bir yaklaşım benimsemesi yönünde çağrıda da bulunuluyor.

and that's where our goal is -- to have something clinically pragmatic to wear.
ve amacımız klinik olarak giyilebilecek pragmatik bir cihaza sahip olmak.

this has permitted a new eu action plan that can be described as pragmatic, focused and targeted.
bu durum pragmatik, odaklı ve hedefli olarak tanımlanabilecek yeni bir ab eylem planına olanak vermiştir.

one of the key points in this statement is the intention to tackle constitutional reform in a pragmatic manner.
bu açıklamadaki en önemli noktalardan biri, anayasal reform sorununun pragmatik bir yaklaşımla ele alınması isteği.

ban called on pristina to be more pragmatic in finding a solution to reconfigure the international civilian presence in kosovo.
ban priştine'yi kosova'daki uluslararası sivil varlığı yeniden yapılandırma konusunda bir çözüm bulmada daha pragmatik davranmaya çağırdı.

commentary hitting a moving target — the challenge of developing a pragmatic policy response to a changing drug problem
açıklama hareket halindeki bir hedefi vurmak – değişmekte olan bir uyuşturucu sorununa cevaben pragmatik bir politika tepkisi geliştirme sınavı

the status quo is not sustainable, and therefore the eu wants to find pragmatic ways to move things forward in all these areas.
mevcut durum sürdürülebilir değil ve dolayısıyla ab, tüm bu alanlarda ilerleme sağlayabilmek için uygulanabilir yollar bulmaya çalışıyor.

china is ready to strengthen political dialogue on all levels and expand pragmatic co-operation in economy and trade, wu said.
wu, Çin'in tüm seviyelerde siyasi diyaloğu güçlendirmeye ve ekonomi ve ticaret alanında pragmatik işbirliğini genişletmeye hazır olduğunu söyledi.

albania has taken a cautious approach to the palestine issue, he said, describing berisha's stance as realistic and pragmatic.
arnavutluk'un filistin sorununa ihtiyatlı bir yaklaşım benimsediğini belirten cili, berişa'nın tutumunu gerçekçi ve pragmatik olarak nitelendirdi.

at the same time, however, intellectual bigotry and doctrinal fundamentalism are detrimental to good policymaking, which needs to be pragmatic and not skewed towards vested interests.
ancak öte yandan entellektüel bağnazlık ve dogmatik tutuculuk da, pragmatik olması gereken, belirli çıkarlara hizmet etmemesi gereken düzgün politikalar oluşturulmasına engel olur.

===ideology and scale===in other genocides, pragmatic considerations such as control of territory and resources were central to the genocide policy.
=== İdeoloji ve kapsamı ===diğer soykırımlarda, sınırların ve kaynakların kontrolü gibi faydacı değerlendirmeler, soykırım politikaları için oldukça önemliydi.

"everyone [is] seeking a pragmatic solution," eulex spokesman nicholas hawton told setimes on wednesday afternoon.
eulex sözcüsü nicholas hawton Çarşamba öğleden sonra setimes'a verdiği demeçte, "herkes pragmatik bir çözüm arıyor." dedi.

"parties that claim to be left-wing and want the separation of the church from the state for some reason they say are pragmatic, in reality wish to please the church.
"sol görüşlü olduklarını iddia eden ve pragmatik olduğunu öne sürdükleri gerekçelerle kilise ile devletin birbirinden ayrılmasını isteyen partiler, aslında kiliseyi memnun etmek istiyor.