Results for take away translation from English to Turkish

take away
çıkarmak

take away this box.
bu kutuyu götür.

you can't take away these books.
bu kitapları götüremezsiniz.

the good deeds take away the bad deeds.
doğrusu iyilikler kötülükleri giderir.

the lightening can almost take away the sight.
bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır!

take away land speculation, price of land drops.
arazi spekülasyonunu çıkarın, arazinin fiyatı düşer.

and he will take away the rage of their hearts.
onlarla savaşın ki allah sizin elinizle onları azablandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin gönüllerini ferahlandırsın, kalblerindeki öfkeyi gidersin.

and the angels say, "who will take away his soul,
"kim var okuyup üfleyecek?" denilir!

so now, what do i want you to take away from this talk?
peki şimdi, bu konuşmadan almak istediğiniz ana fikir ne?

if we willed, we could take away what we revealed to you.
dileseydik and olsun ki, sana vahyettiğimizi alıp götürürdük.

if we pleased we could take away what we have revealed to you.
dileseydik and olsun ki, sana vahyettiğimizi alıp götürürdük.

—those whom the angels take away while they were wronging themselves.
(o kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir.

i know that one kiss could take away all my decision-making ability.
ve şu tek bir öpücüğün karar verme becerimi elimden alacağını biliyorum.

some remove the landmarks; they violently take away flocks, and feed thereof.
Çaldıkları sürüleri otlatıyorlar.

indeed, if allah willed, he could take away their sight and hearing.
allah dilemiş olsaydı işitmelerini, görmelerini de alıverirdi.

they replied, "we cannot draw water until the shepherds take away their sheep.
(musa, onlara): "İşiniz nedir, (niçin hayvanları suya bırakmıyorsunuz)?" dedi. dediler ki: "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız.

the lightning almost takes away their vision.
o şimşek nerdeyse gözlerini (n nûrunu) kapıverecek.

the brilliance of its lightening almost takes away the sight.
bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır!

it takes away anything extraneous. that's what i do.
yabanci maddeleri elimine ediyor. benim yaptigim bu.