Results for portava translation from Italian to Turkish

Human contributions

From professional translators, enterprises, web pages and freely available translation repositories.

Add a translation

Italian

Turkish

Info

Italian

lei portava scarpe di colore marrone scuro.

Turkish

o koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.

Last Update: 2014-02-01
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

portava alle gambe schinieri di bronzo e un giavellotto di bronzo tra le spalle

Turkish

baldırları zırhlarla korunmuştu. omuzları arasında tunç bir pala asılıydı.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

per questo erodìade gli portava rancore e avrebbe voluto farlo uccidere, ma non poteva

Turkish

hirodiya bu yüzden yahyaya kin bağlamıştı; onu öldürtmek istiyor, ama başaramıyordu.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

ogniqualvolta un messaggero vi portava qualcosa che vi spiaceva, vi gonfiavate d'orgoglio!

Turkish

(ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tasladınız.

Last Update: 2014-07-03
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

il signore consolidò il regno nelle mani di giòsafat e tutto giuda gli portava offerte. egli ebbe ricchezze e gloria in quantità

Turkish

rab onun yönetimi altındaki krallığı pekiştirdi. bütün yahudalılar ona armağanlar getirdi. böylece yehoşafat büyük zenginliğe ve onura kavuştu.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

giovanni portava un vestito di peli di cammello e una cintura di pelle attorno ai fianchi; il suo cibo erano locuste e miele selvatico

Turkish

yahyanın deve tüyünden giysisi, belinde deri kuşağı vardı. yediği, çekirge ve yaban balıydı.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

davide chiese ancora al giovane che gli portava le notizie: «come sai che sono morti saul e suo figlio giònata?»

Turkish

davut, kendisine haberi veren genç adama, ‹‹saulla oğlu yonatanın öldüğünü nereden biliyorsun?›› diye sordu.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

era appena sceso a terra, quando gli venne incontro un uomo della città posseduto dai demòni. da molto tempo non portava vestiti, né abitava in casa, ma nei sepolcri

Turkish

İsa karaya çıkınca kentten bir adam onu karşıladı. cinli ve uzun zamandan beri giysi giymeyen bu adam evde değil, mezarlık mağaralarda yaşıyordu.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

ogniqualvolta un messaggero vi portava qualcosa che vi spiaceva, vi gonfiavate d'orgoglio! qualcuno di loro lo avete smentito e altri li avete uccisi.

Turkish

demek size her ne zaman bir peygamber gelip de nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirirse kafa tutacak, onların kimine yalancı deyip kimini öldüreceksiniz ha! [5,44; 2,117; 3,47.59; 19,35]

Last Update: 2014-07-03
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

si leverà la veste che portava quando fu presa, dimorerà in casa tua e piangerà suo padre e sua madre per un mese intero; dopo, potrai accostarti a lei e comportarti da marito verso di lei e sarà tua moglie

Turkish

Üzerinden tutsaklık giysilerini çıkarsın. evinizde otursun. anne babası için bir ay yas tutsun. sonra kadını alan kişi onunla yatabilir. erkek ona koca, kadın da ona karı olacak.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

achià figlio di achitùb, fratello di icabòd, figlio di pìncas, figlio di eli, sacerdote del signore in silo, portava l'efod e il popolo non sapeva che giònata era andato

Turkish

efod giymiş olan ahiya da aralarındaydı. ahiya Şiloda rabbin kâhini olan eli oğlu pinehas oğlu İkavotun erkek kardeşi ahituvun oğluydu. halk yonatanın gittiğini farketmemişti.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

saul disse ad achia: «avvicina l'efod!» - egli infatti allora portava l'efod davanti agli israeliti -

Turkish

saul ahiyaya, ‹‹tanrının sandığını getir›› dedi. o sırada tanrının sandığı İsrail halkındaydı. ‹‹efod››.

Last Update: 2012-05-05
Usage Frequency: 1
Quality:

Italian

disse l'altro: “mi sono visto mentre portavo sulla testa del pane e gli uccelli ne mangiavano.

Turkish

diğeri de: ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm.

Last Update: 2014-07-03
Usage Frequency: 1
Quality:

Get a better translation with
8,934,758,456 human contributions

Users are now asking for help:



We use cookies to enhance your experience. By continuing to visit this site you agree to our use of cookies. Learn more. OK